İmam Şafii'nin Bağdat'ta kaldığı müddetin takriben iki sene olduğunu ifade etmektedirler. Ancak neticeye baktığımızda bu iki yılın çok bereketli olduğu sonucuna varıyoruz. İmam Şafii bu iki yıllık müddet içinde Medine ehlinin fıkhıyla Irak ehlinin fıkıh metodları arasında bir mukayese imkanı bulduğuna göre, mevzubahis zamanı çok iyi değerlendirmiş olacaktır. İki metod yaptığı kıyas ve tahliller neticesinde kendine ait metodu da böylece inkişaf ediyordu. Bazı zamanlarda mutabakat sağladığı meselelerle karşılaşıyor, bazen de ihtilaf ettiği meseleler zuhûr ediyordu. Ancak her halü karda bu durum kendisine faydalar sağlıyordu. Kısacası İmam Muhammed'ten ders alması, yani Irak fıkhını ve onun metodunu öğrenmesi İmam Malik'in fıkıh metodunu ve meydana getirdiği prensipleri daha sıhhatli mütalaasına imkan veriyordu. İmam Malik'in Fıkıh metodunu bilmesi de kendisine Irak ehlinin fıkıh metodunu kritik etme imkanı veriyordu. Bu tür mukayese ve muameleler neticesinde kendine ait hususiyetleri olan mezhebinin ana hatları ortaya çıkıyordu. İmam Malik'e muhalefet ettiği mevzuları içine alan kitabının akabinde, Irak ehlinin fıkhını kritik eden bir risale de yazmaktan geri kalmadı.
İmam Şafii'nin bu hususiyetlerinin fevkinde ve belki de en önemli hususiyetlerinden birisi doğrudan doğruya fıkıh ilminin kendisi için bazı prensipler ihdas etmiş olmasıdır. Bugün Usul-ü Fıkıh dediğimiz ilmin umumi prensiplerini çok sıhhatli esaslar üzerine inşa eden İmam Şafii'dir. İctihad ve müctehidle ilgili olarak daha önce varolan umumi prensiplerle iktifa etmemiş, mesele ile ilgili olarak daha ayrıntılı prensipler ortaya koymuştur.
İmam Şafii Bağdat'tan iki senelik ikameti sonrasında Mekke'ye döndü. Mekke'de etrafa yayılmış şöhreti dolayısıyla kendisinden ilim tahsil etmek isteyen talebelere, onların bilmedikleri bir çok şeyler öğretmeye başladı.
İmam Şafii'nin Mekke'deki ikameti ve tedrisatı uzun bir süre devam etti. Ancak Bağdat'ın siyasi merkez olması, dolaylı yollardan ilim sahibi insanların da Bağdat'a gitmesi neticesini doğuruyordu. Büyük fakih, muhaddis ve ilim adamları Bağdat'ta toplanmışlardı. İmam Şafii gibi büyük bir insanın Bağdat'taki ilim
İmam Şafii'nin bu hususiyetlerinin fevkinde ve belki de en önemli hususiyetlerinden birisi doğrudan doğruya fıkıh ilminin kendisi için bazı prensipler ihdas etmiş olmasıdır. Bugün Usul-ü Fıkıh dediğimiz ilmin umumi prensiplerini çok sıhhatli esaslar üzerine inşa eden İmam Şafii'dir. İctihad ve müctehidle ilgili olarak daha önce varolan umumi prensiplerle iktifa etmemiş, mesele ile ilgili olarak daha ayrıntılı prensipler ortaya koymuştur.
İmam Şafii Bağdat'tan iki senelik ikameti sonrasında Mekke'ye döndü. Mekke'de etrafa yayılmış şöhreti dolayısıyla kendisinden ilim tahsil etmek isteyen talebelere, onların bilmedikleri bir çok şeyler öğretmeye başladı.
İmam Şafii'nin Mekke'deki ikameti ve tedrisatı uzun bir süre devam etti. Ancak Bağdat'ın siyasi merkez olması, dolaylı yollardan ilim sahibi insanların da Bağdat'a gitmesi neticesini doğuruyordu. Büyük fakih, muhaddis ve ilim adamları Bağdat'ta toplanmışlardı. İmam Şafii gibi büyük bir insanın Bağdat'taki ilim
Yükleniyor...