اِنَّمَا الصَّدَقَاتُ لِلْفُقَرَآءِ وَالْمَسَاك۪ينِ وَالْعَامِل۪ينَ عَلَيْهَا وَالْمُؤَلَّفَةِ قُلُوبُهُمْ وَفِى الرِّقَابِ وَالْغَارِم۪ينَ وَف۪ى سَب۪يلِ اللّٰهِ وَابْنِ السَّب۪يلِ

"Sadakalar, (Zekâtlar) Allah tarafından bir farz olarak ancak şunlar içindir: Fakirler, miskinler, zekât toplayıcılar, kalbleri müslümanlığa ısındırılmak istenenler, mükâteb köleler, Allah yolundaki gaziler ve yolda kalmışlar." (Et-Tevbe: 60)

Bu ayeti kerimeden anlaşıldığı gibi zekâtın verileceği yerler sekiz sınıftır:

I) Fakir: Hiçbir malı ve kazancı olmayan veya yiyecek içecek, elbise ve mesken gibi zaruri ihtiyacını karşılayacak miktarın yarısından az mala sahip olan kimsedir. Meselâ, her gün yüz lira ihtiyacı olduğu halde, ancak yirmi veya otuz lira bulabilmektedir.

II) Miskin: Malı veya kazancı, zaruri ihtiyacını karşılayacak miktarın yarısını aşan kimsedir. Meselâ, yüz liraya muhtaç olduğu halde eline ancak altmış-yetmiş lira geçebiliyor.

Bir kimsenin evi veya tarlası veya zararlı olmayan kitapları veya sanat aletleri bulunsa, fakat yukarda kaydedildiği şekilde ihtiyacı varsa yine fakir veya miskin vasfını kaybetmez. Kendisine zekât verilebilir.

İş sahası bulunduğu ve çalışma gücüne sahip olduğu halde çalışmayan bir kimseye (malı hiç olmasa da) zekât verilmez. Çünkü çalışma gücü de bir sermaye gibidir. Ama çalıştığı halde elde ettiği kazanç kendisine kâfi gelmez veya iş sahası bulamazsa kendisine zekât verilebilir.

Çalışma gücüne sahip olan kimse, kendini ilim tahsiline verirse zekât alabilir.

Altmış yetmiş senelik bir yaşa gelinceye kadar fakir ve miskine yetecek şekilde zekât verilir. Yani fakir veya miskin olan kimse, aslında bakkal ise, bakkallık için lâzım olan şeyleri, çiftçi ise tarla, öküz ve çiftçilik için gerekli aracı alabilecek ve onunla geçimini sağlıyabilecek kadar kendisine zekât verilebilir. Bir kimse çalışma gücüne sahip olup geçimini sağlayabiliyor, ancak

Yükleniyor...