İmâm Mâlik'in, Muvatta'da al-Sâib b. Yezîd'den rivâyet ettiğine göre on bir rek'at idi. (Yani sekiz rek'at terâvih, üç rek'at da vitirdi.) Ubey her kıyâmda ikiyüz âyet kadar okuyordu.

İmam Mâlik, Yezid b. Husayfa tarikiyle yine Saib'ten, Übey'in kıldırdığı terâvih namazının yirmi rek'at olduğunu rivayet ediyor. Hulasâ Peygamber (S.A.V.) yalnız sekiz rek'at terâvih namazı kılmıştır. Fazlasını da emretmemiştir. Ancak Hz. Ömer'in zamanında yirmi rek'at kılınmış ve ondan sonra böyle devam etmiştir. Ömer'in yolu Peygamber'in yoludur. O Peygamber'in yoluna ters düşen bir şeyi bilerek yapmazdı. Peygamber (S.A.V.): "Benim sünnetime ve benden sonra gelen Hulefâ-i Râşidî'nin sünnetine yapışınız." buyurmuştur. Ancak bizim için yirmi rek'at kılmamız şart değildir. Yalnız iki rek'at kılmak câiz olduğu gibi yirmi rek'at da câizdir.

Farz olsun sünnet olsun, namazın erkânına riayet etmek lâzımdır. Erkânına riayet edilmediği takdirde, fesada gider. Hem de günaha girilir.

Sünnetlerin terkine ceza terettüb etmezse de, kılınıp erkânına riayet edilmediği takdirde ceza terettüb eder. Bir çok cahil kimse, teravih namazının erkânına riayet etmeden, sür'atla namazı kılmak hususunda yarış yaparlar. Sanki teravih namazının fazileti sür'atledir. Halbuki teenni ile (her namazda olduğu gibi) kılmak sünnettir.

Her şehirde ve her kasabada hatim ile teravih namazını kılmak sünnetül-kifayedir.

Teravih namazının selamları arasında Salavât-ı Şerife getirmek yahut başka bir zikir getirmek, sünnet değil bid'attir. Peygamber (S.A.V.)'in zamanında her dört rek'at kılındıktan sonra istirahat ediyor, zamanımızda yapılan zikir ve Salavât getirilmiyordu. Yalnız Mekke'de istirahat esnasında tavaf yapılıyordu. Ancak okunan Salavât-ı Şerife ile yapılan zikir, teravih namazının sünnetleri kasdı olmaksızın ifa edilir ve her zaman matlup olan Salavât ve zikir getirilir. Böylece zaman değerlendirilirse sünnet sayılır.

Yükleniyor...