2- Cuma namazının şehrin veya köyün hududu dahilinde kılınması. Çölde veya çadırlarda yaşayan kimseler ne kadar çok olursa olsunlar cuma namazını kılamazlar. Çünkü Resûlü Ekrem (S.V.) ve Hülafai Raşidin (R.A.) zamanlarında cuma namazı, yalnız ikamet yeri olan köy, kasaba ve şehirlerde kılınmıştır. Bunun için çölde veya kırda bir cami bulunsa ve etrafında ev olmazsa, içinde Cuma namazını kılmak caiz değildir. Yalnız bir köyde bir cami bulunur, sonra köy harabe olur, orada yalnız cami kalırsa, halk onu ihmal etmeyip içinde namaz kılmağa devam ederse, kıldıkları cuma namazı sahihdir. Halkın evlerinin taştan kerpiçten veya mağara olması hususunda fark yoktur. Cuma namazının camide olması şart değildir. Binaenaleyh kırk elli kişi büyük bir binada yerleşir ve evin dahilinde veya harem kısmında cuma namazı kılarsa caizdir.
Bir köyde Cuma namazının farz olabilmesi için, evlerin bir arada olması lâzımdır. Evler dağınık, aralarında yüz elli metreden fazla mesafe olursa cuma namazı lâzım gelmez.
Bir köy halkı cuma namazını terk ederlerse hepsi günahkâr olur. Cuma namazını kılmakla mükellef olan kimse meşru mazeret olmazsa cuma namazını terk edemez. Bunun için Cuma namazı, sığmayacak kadar zaman daralmayınca öğle namazını kılması, sahih değildir. Fakat kadın ve müzmin hastalığa mübtela olan kimsenin, tam zamanında öğle namazını kılması da efdaldır. Fakat mazeretin zevalini uman köle ve misafir gibi kimselerin öğle namazını tehir etmeleri daha efdaldır.
3- Cuma namazı kılanan yerde, başka bir cumanın tekbiretül-ihramının ona sebkat etmemesi veya onunla beraber olmaması. Çünkü Resûlullah'ın ve Hulefa'i Râşidin'in zamanlarında, şehir olsun, köy olsun yalnız bir yerde, bir tek cuma namazı kılınırdı. Ayrıca cuma namazı kılmaktan en büyük gaye müslümanları bir araya getirmek olduğundan, bir yerde kılınması daha münâsibdir. Ancak halk çok olup cuma namazını bir yerde kılmak, çok zor olursa veya iki mahalle arasında şiddetli düşmanlık bulunur ve bir araya geldikleri takdirde kavga çıkacaksa, ihtiyaç nisbetinde birkaç yerde kılmak caizdir. Çünkü İmam-ı Şafiî (R.A.), Bağdad'a gittiğinde birkaç yerde Cuma
Bir köyde Cuma namazının farz olabilmesi için, evlerin bir arada olması lâzımdır. Evler dağınık, aralarında yüz elli metreden fazla mesafe olursa cuma namazı lâzım gelmez.
Bir köy halkı cuma namazını terk ederlerse hepsi günahkâr olur. Cuma namazını kılmakla mükellef olan kimse meşru mazeret olmazsa cuma namazını terk edemez. Bunun için Cuma namazı, sığmayacak kadar zaman daralmayınca öğle namazını kılması, sahih değildir. Fakat kadın ve müzmin hastalığa mübtela olan kimsenin, tam zamanında öğle namazını kılması da efdaldır. Fakat mazeretin zevalini uman köle ve misafir gibi kimselerin öğle namazını tehir etmeleri daha efdaldır.
3- Cuma namazı kılanan yerde, başka bir cumanın tekbiretül-ihramının ona sebkat etmemesi veya onunla beraber olmaması. Çünkü Resûlullah'ın ve Hulefa'i Râşidin'in zamanlarında, şehir olsun, köy olsun yalnız bir yerde, bir tek cuma namazı kılınırdı. Ayrıca cuma namazı kılmaktan en büyük gaye müslümanları bir araya getirmek olduğundan, bir yerde kılınması daha münâsibdir. Ancak halk çok olup cuma namazını bir yerde kılmak, çok zor olursa veya iki mahalle arasında şiddetli düşmanlık bulunur ve bir araya geldikleri takdirde kavga çıkacaksa, ihtiyaç nisbetinde birkaç yerde kılmak caizdir. Çünkü İmam-ı Şafiî (R.A.), Bağdad'a gittiğinde birkaç yerde Cuma
Yükleniyor...