İkinci Kısım: Toplumun maslahatı için borçlanandır. Meselâ şeref ve mevki sahibi olan bir kimse iki kabile veya iki İslâm devleti arasındaki ihtilafı giderip fitne ve fesadı ortadan kaldırmak gayesiyle borç edip harcarsa veya hasımların aralarındaki dâvayı hal etmek için bir tarafa bir miktar para verirse, zengin de olsa böyle bir mesele için ne kadar borç alıp masraf yapmış ise bunun mukabilinde zekât alabilir.

VII) Allah yolunda savaşanlar. Hükûmetten maaş almadan Allah rızası için mukaddesat ve vatanı müdafaa eden kimseler zengin de olsalar, savaşa devam ettikleri müddetçe evlerine dönünceye kadar, kendilerinin ve efradı ailelerinin nafaka ve elbiseleri ve muhtaç oldukları şeyleri temin edebilmek için, kendilerine zekât verilir.

"Fıkıh El-Zekât" adlı kitap, (Fi Sebilillah) kelimesinin izahını yaparken şöyle diyor:

"Dört mezhep;

Allah yolunda savaş etmek ve savaş yolunda hizmet etmek, fi sebilillah kelimesinin şümulüne girmesi, mücahid-lere şahıslara zekât verilebilmesi, ve cemiyet, dernek gibi hayır müesseseleri, köprü, baraj, yol, cami, medrese ve ölünün tekfini için zekât verilmemesi hususlarında ittifak etmişlerdir.

Fakat bazı alimler: fi sebilillah kelimesini şümûllen-dirip, Allah yolunda yapılan her şey için, zekât verilebilir, diye söylemişlerdir."

VIII) Yolda kalan kimseler: Hac gibi bir farz veya ticaret ve seyahat gibi mübah bir şey için sefere çıkıp, yolda parası tükenen kimsenin, gitmek istediği yere ulaşabilmesi maksadıyla zengin de olsa muhtaç olduğu kadar kendisine zekât verilebilir.

Beş sınıfa zekât verilmez:

l) Kâfir. Çünkü zekât, İslâmi bir müessesedir. Ancak müs-lümanlara verilir. Müslüman olmayana verilemez.

2) Zengin. Zira zekâtı vermekten gaye, muhtaç olanların ihtiyaçlarını karşılamak olduğundan, zengine zekât vermek caiz değildir.

Yükleniyor...