رَبُّ الْمَشْرِقَيْنِ وَرَبُّ الْمَغْرِبَيْنِۚ ﴿٧١﴾
17 - O, iki doğunun ve iki batının Rabbidir.
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٨١﴾
18 - O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ يَلْتَقِيَانِۙ ﴿٩١﴾
19 - (Suları acı ve tatlı olan) iki denizi salıvermiştir; birbirine kavuşuyorlar.
بَيْنَهُمَا بَرْزَخٌ لَا يَبْغِيَانِۚ ﴿٠٢﴾
20 - (Fakat) aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmıyorlar.
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿١٢﴾
21 - O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
يَخْرُجُ مِنْهُمَا اللُّؤْلُؤُ۬ وَالْمَرْجَانُۚ ﴿٢٢﴾
22 - O denizlerin her ikisinden de inci ve mercan çıkar.
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٣٢﴾
23 - O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
وَلَهُ الْجَوَارِ الْمُنْشَاٰتُ فِي الْبَحْرِ كَالْاَعْلَامِۚ ﴿٤٢﴾
24 - Denizde akıp giden dağlar gibi yüksek gemiler de O’nundur.
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ۟ ﴿٥٢﴾
25 - O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍۚ ﴿٦٢﴾
26 - Yer üzerinde bulunan her canlı yok olacaktır.
وَيَبْقٰى وَجْهُ رَبِّكَ ذُوالْجَلَالِ وَالْاِكْرَامِۚ ﴿٧٢﴾
27 - Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacaktır.
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٨٢﴾
28 - O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
يَسْـَٔلُهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ ف۪ي شَأْنٍۚ ﴿٩٢﴾
29 - Göklerde ve yerde bulunanlar, (her şeyi) O’ndan isterler. O, her an yeni bir ilâhî tasarruftadır.
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٠٣﴾
30 - O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
سَنَفْرُغُ لَكُمْ اَيُّهَ الثَّقَلَانِۚ ﴿١٣﴾
31 - Yakında sizi de hesaba çekeceğiz, ey cinler ve insanlar!
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٢٣﴾
32 - O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ اِنِ اسْتَطَعْتُمْ اَنْ تَنْفُذُوا مِنْ اَقْطَارِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ فَانْفُذُواۜ لَا تَنْفُذُونَ اِلَّا بِسُلْطَانٍۚ ﴿٣٣﴾
33 - Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin uçlarından bucaklarından geçip gitmeye gücünüz yeterse geçip gidin. Büyük bir güç olmadıkça geçip gidemezsiniz.
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٤٣﴾
34 - O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
يُرْسَلُ عَلَيْكُمَا شُوَاظٌ مِنْ نَارٍ وَنُحَاسٌ فَلَا تَنْتَصِرَانِۚ ﴿٥٣﴾
35 - Üstünüze ateşten yalın bir alevle kıpkızıl bir duman gönderilir de kendinizi koruyamazsınız.
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٦٣﴾
36 - O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
فَاِذَا انْشَقَّتِ السَّمَٓاءُ فَكَانَتْ وَرْدَةً كَالدِّهَانِۚ ﴿٧٣﴾
37 - Gök yarılıp da, yanıp kızaran yağ gibi kırmızı gül hâline geldiği zaman (hâliniz ne olur?)
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٨٣﴾
38 - O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
فَيَوْمَئِذٍ لَا يُسْـَٔلُ عَنْ ذَنْبِه۪ٓ اِنْسٌ وَلَا جَٓانٌّۚ ﴿٩٣﴾
39 - İşte o gün ne insana, ne cine günahı sorulmayacak.
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٠٤﴾
40 - O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
17 - O, iki doğunun ve iki batının Rabbidir.
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٨١﴾
18 - O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ يَلْتَقِيَانِۙ ﴿٩١﴾
19 - (Suları acı ve tatlı olan) iki denizi salıvermiştir; birbirine kavuşuyorlar.
بَيْنَهُمَا بَرْزَخٌ لَا يَبْغِيَانِۚ ﴿٠٢﴾
20 - (Fakat) aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmıyorlar.
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿١٢﴾
21 - O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
يَخْرُجُ مِنْهُمَا اللُّؤْلُؤُ۬ وَالْمَرْجَانُۚ ﴿٢٢﴾
22 - O denizlerin her ikisinden de inci ve mercan çıkar.
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٣٢﴾
23 - O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
وَلَهُ الْجَوَارِ الْمُنْشَاٰتُ فِي الْبَحْرِ كَالْاَعْلَامِۚ ﴿٤٢﴾
24 - Denizde akıp giden dağlar gibi yüksek gemiler de O’nundur.
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ۟ ﴿٥٢﴾
25 - O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍۚ ﴿٦٢﴾
26 - Yer üzerinde bulunan her canlı yok olacaktır.
وَيَبْقٰى وَجْهُ رَبِّكَ ذُوالْجَلَالِ وَالْاِكْرَامِۚ ﴿٧٢﴾
27 - Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacaktır.
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٨٢﴾
28 - O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
يَسْـَٔلُهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ ف۪ي شَأْنٍۚ ﴿٩٢﴾
29 - Göklerde ve yerde bulunanlar, (her şeyi) O’ndan isterler. O, her an yeni bir ilâhî tasarruftadır.
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٠٣﴾
30 - O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
سَنَفْرُغُ لَكُمْ اَيُّهَ الثَّقَلَانِۚ ﴿١٣﴾
31 - Yakında sizi de hesaba çekeceğiz, ey cinler ve insanlar!
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٢٣﴾
32 - O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ اِنِ اسْتَطَعْتُمْ اَنْ تَنْفُذُوا مِنْ اَقْطَارِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ فَانْفُذُواۜ لَا تَنْفُذُونَ اِلَّا بِسُلْطَانٍۚ ﴿٣٣﴾
33 - Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin uçlarından bucaklarından geçip gitmeye gücünüz yeterse geçip gidin. Büyük bir güç olmadıkça geçip gidemezsiniz.
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٤٣﴾
34 - O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
يُرْسَلُ عَلَيْكُمَا شُوَاظٌ مِنْ نَارٍ وَنُحَاسٌ فَلَا تَنْتَصِرَانِۚ ﴿٥٣﴾
35 - Üstünüze ateşten yalın bir alevle kıpkızıl bir duman gönderilir de kendinizi koruyamazsınız.
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٦٣﴾
36 - O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
فَاِذَا انْشَقَّتِ السَّمَٓاءُ فَكَانَتْ وَرْدَةً كَالدِّهَانِۚ ﴿٧٣﴾
37 - Gök yarılıp da, yanıp kızaran yağ gibi kırmızı gül hâline geldiği zaman (hâliniz ne olur?)
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٨٣﴾
38 - O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
فَيَوْمَئِذٍ لَا يُسْـَٔلُ عَنْ ذَنْبِه۪ٓ اِنْسٌ وَلَا جَٓانٌّۚ ﴿٩٣﴾
39 - İşte o gün ne insana, ne cine günahı sorulmayacak.
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٠٤﴾
40 - O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
Yükleniyor...