وَلَلْاٰخِرَةُ خَيْرٌ لَكَ مِنَ الْاُو۫لٰىۜ ﴿٤﴾
4 - Muhakkak ki âhiret senin için dünyadan daha hayırlıdır.
وَلَسَوْفَ يُعْط۪يكَ رَبُّكَ فَتَـرْضٰىۜ ﴿٥﴾
5 - Şüphesiz, Rabbin sana verecek ve sen de hoşnut olacaksın.
اَلَمْ يَجِدْكَ يَت۪ـيـماً فَاٰوٰىۖ ﴿٦﴾
6 - Seni yetim bulup da barındırmadı mı?
وَوَجَدَكَ ضَٓالاًّ فَهَدٰىۖ ﴿٧﴾
7 - Seni yolunu kaybetmiş olarak bulup da yola iletmedi mi?
وَوَجَدَكَ عَٓائِلاً فَاَغْنٰىۜ ﴿٨﴾
8 - Seni ihtiyaç içinde bulup da zengin etmedi mi?
فَاَمَّا الْيَت۪يمَ فَلَا تَقْهَرْۜ ﴿٩﴾
9 - Öyleyse sakın yetimi ezme!
وَاَمَّا السَّٓائِلَ فَلَا تَنْهَرْۜ ﴿٠١﴾
10 - Sakın isteyeni azarlama!
وَاَمَّا بِنِعْمَةِ رَبِّكَ فَحَدِّثْ ﴿١١﴾
11 - Rabbinin nimetine gelince; işte onu anlat.
94-İnşirah
٤٩﴾ الشرح
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَۙ ﴿١﴾
1 - (Ey Muhammed!) Senin göğsünü açıp genişletmedik mi?
وَوَضَعْنَا عَنْكَ وِزْرَكَۙ ﴿٢﴾
اَلَّـذ۪ٓي اَنْقَضَ ظَهْرَكَۙ ﴿٣﴾
(2-3) Belini büken yükünü üzerinden kaldırmadık mı?
وَرَفَعْنَا لَكَ ذِكْرَكَۜ ﴿٤﴾
4 - Senin şânını yükseltmedik mi?
فَاِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْراًۙ ﴿٥﴾
5 - Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır.
اِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْراًۜ ﴿٦﴾
6 - Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır.
فَاِذَا فَرَغْتَ فَانْصَبْۙ ﴿٧﴾
7 - Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul.
وَاِلٰى رَبِّكَ فَارْغَبْ ﴿٨﴾
8 - Ancak Rabbine yönel ve yalvar.
95-Tin
٥٩﴾ التين
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
وَالتّ۪ينِ وَالزَّيْتُونِۙ ﴿١﴾
1 - Tîn’e ve zeytûn’a andolsun.
وَطُورِ س۪ين۪ينَۙ ﴿٢﴾
2 - Sinâ dağına andolsun,
وَهٰذَا الْبَلَدِ الْاَم۪ينِۙ ﴿٣﴾
3 - Bu güvenli şehre (Mekke’ye) andolsun ki,
لَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ ف۪ٓي اَحْسَنِ تَقْو۪يمٍۘ ﴿٤﴾
4 - Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık.
ثُمَّ رَدَدْنَاهُ اَسْفَلَ سَافِل۪ينَۙ ﴿٥﴾
5 - Sonra onu, aşağıların aşağısına indirdik.
4 - Muhakkak ki âhiret senin için dünyadan daha hayırlıdır.
وَلَسَوْفَ يُعْط۪يكَ رَبُّكَ فَتَـرْضٰىۜ ﴿٥﴾
5 - Şüphesiz, Rabbin sana verecek ve sen de hoşnut olacaksın.
اَلَمْ يَجِدْكَ يَت۪ـيـماً فَاٰوٰىۖ ﴿٦﴾
6 - Seni yetim bulup da barındırmadı mı?
وَوَجَدَكَ ضَٓالاًّ فَهَدٰىۖ ﴿٧﴾
7 - Seni yolunu kaybetmiş olarak bulup da yola iletmedi mi?
وَوَجَدَكَ عَٓائِلاً فَاَغْنٰىۜ ﴿٨﴾
8 - Seni ihtiyaç içinde bulup da zengin etmedi mi?
فَاَمَّا الْيَت۪يمَ فَلَا تَقْهَرْۜ ﴿٩﴾
9 - Öyleyse sakın yetimi ezme!
وَاَمَّا السَّٓائِلَ فَلَا تَنْهَرْۜ ﴿٠١﴾
10 - Sakın isteyeni azarlama!
وَاَمَّا بِنِعْمَةِ رَبِّكَ فَحَدِّثْ ﴿١١﴾
11 - Rabbinin nimetine gelince; işte onu anlat.
94-İnşirah
٤٩﴾ الشرح
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَۙ ﴿١﴾
1 - (Ey Muhammed!) Senin göğsünü açıp genişletmedik mi?
وَوَضَعْنَا عَنْكَ وِزْرَكَۙ ﴿٢﴾
اَلَّـذ۪ٓي اَنْقَضَ ظَهْرَكَۙ ﴿٣﴾
(2-3) Belini büken yükünü üzerinden kaldırmadık mı?
وَرَفَعْنَا لَكَ ذِكْرَكَۜ ﴿٤﴾
4 - Senin şânını yükseltmedik mi?
فَاِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْراًۙ ﴿٥﴾
5 - Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır.
اِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْراًۜ ﴿٦﴾
6 - Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır.
فَاِذَا فَرَغْتَ فَانْصَبْۙ ﴿٧﴾
7 - Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul.
وَاِلٰى رَبِّكَ فَارْغَبْ ﴿٨﴾
8 - Ancak Rabbine yönel ve yalvar.
95-Tin
٥٩﴾ التين
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
وَالتّ۪ينِ وَالزَّيْتُونِۙ ﴿١﴾
1 - Tîn’e ve zeytûn’a andolsun.
وَطُورِ س۪ين۪ينَۙ ﴿٢﴾
2 - Sinâ dağına andolsun,
وَهٰذَا الْبَلَدِ الْاَم۪ينِۙ ﴿٣﴾
3 - Bu güvenli şehre (Mekke’ye) andolsun ki,
لَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ ف۪ٓي اَحْسَنِ تَقْو۪يمٍۘ ﴿٤﴾
4 - Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık.
ثُمَّ رَدَدْنَاهُ اَسْفَلَ سَافِل۪ينَۙ ﴿٥﴾
5 - Sonra onu, aşağıların aşağısına indirdik.
Yükleniyor...