Cüz-30
78-Nebe
٨٧﴾ النبأ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
عَمَّ يَتَسَٓاءَلُونَۚ ﴿١﴾
1 - Birbirlerine neyi soruyorlar?
عَنِ النَّبَأِ الْعَظ۪يمِۙ ﴿٢﴾
اَلَّذ۪ي هُمْ ف۪يهِ مُخْتَلِفُونَۜ ﴿٣﴾
(2-3) Üzerinde anlaşmazlığa düştükleri büyük haberi (mi)?
كَلَّا سَيَعْلَمُونَۙ ﴿٤﴾
4 - Hayır, ileride bilecekler.
ثُمَّ كَلَّا سَيَعْلَمُونَ ﴿٥﴾
5 - Yine hayır; ileride bilecekler.
اَلَمْ نَجْعَلِ الْاَرْضَ مِهَاداًۙ ﴿٦﴾
6 - (6-7) Biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı?
وَالْجِبَالَ اَوْتَاداًۖ ﴿٧﴾
7 - (6-7) Biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı?
وَخَلَقْنَاكُمْ اَزْوَاجاًۙ ﴿٨﴾
8 - Sizleri (erkekli dişili) eşler hâlinde yarattık.
وَجَعَلْنَا نَوْمَكُمْ سُبَاتاًۙ ﴿٩﴾
9 - Uykunuzu bir dinlenme (sebebi) kıldık.
وَجَعَلْنَا الَّيْلَ لِبَاساًۙ ﴿٠١﴾
10 - Geceyi (sizi örten) bir elbise yaptık.
وَجَعَلْنَا النَّهَارَ مَعَاشاًۖ ﴿١١﴾
11 - Gündüzü de geçimi temin zamanı kıldık.
وَبَنَيْنَا فَوْقَـكُمْ سَبْعاً شِدَاداًۙ ﴿٢١﴾
12 - Üstünüze yedi sağlam gök bina ettik.
وَجَعَلْنَا سِرَاجاً وَهَّاجاًۖ ﴿٣١﴾
13 - Alev alev yanan aydınlatıcı ve ısıtıcı bir kandil yarattık.
وَاَنْزَلْنَا مِنَ الْمُعْصِرَاتِ مَٓاءً ثَجَّاجاًۙ ﴿٤١﴾
لِنُخْرِجَ بِه۪ حَباًّ وَنَبَاتاًۙ ﴿٥١﴾
وَجَنَّاتٍ اَلْفَافاًۜ ﴿٦١﴾
(14-16) Taneler, bitkiler, sarmaş dolaş bahçeler çıkaralım diye yağmur yüklü yoğun bulutlardan şarıl şarıl yağmur yağdırdık.
اِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ كَانَ م۪يقَاتاًۙ ﴿٧١﴾
17 - Şüphesiz hüküm ve ayırma günü belirlenmiş bir vakittir.
يَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ فَتَأْتُونَ اَفْوَاجاًۙ ﴿٨١﴾
18 - Bu, sûra üfürüleceği gün gerçekleşir ve siz bölük bölük gelirsiniz.
وَفُتِحَتِ السَّمَٓاءُ فَـكَانَتْ اَبْوَاباًۙ ﴿٩١﴾
19 - Gök açılır ve kapı kapı olur.
وَسُيِّرَتِ الْجِبَالُ فَـكَانَتْ سَرَاباًۜ ﴿٠٢﴾
20 - Dağlar yürütülür, serap hâline gelir.
اِنَّ جَهَنَّمَ كَانَتْ مِرْصَاداًۙ ﴿١٢﴾
لِلطَّاغ۪ينَ مَاٰباًۙ ﴿٢٢﴾
لَابِث۪ينَ ف۪يهَٓا اَحْقَاباًۚ ﴿٣٢﴾
(21-23) Şüphesiz cehennem, bir gözetleme yeridir; azgınlar için, içinde çağlar boyu kalacakları bir dönüş yeridir.
لَا يَذُوقُونَ ف۪يهَا بَرْداً وَلَا شَرَاباًۙ ﴿٤٢﴾
24 - Orada ne bir serinlik ve ne de içecek bir şey tadacaklar!
اِلَّا حَم۪يماً وَغَسَّاقاًۙ ﴿٥٢﴾
جَزَٓاءً وِفَاقاً ﴿٦٢﴾
(25-26) Ancak, uygun bir ceza olarak kaynar su ve irin içecekler.
اِنَّهُمْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ حِسَاباًۙ ﴿٧٢﴾
27 - Çünkü onlar hesaba çekilmeyi ummuyorlardı.
وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا كِذَّاباًۜ ﴿٨٢﴾
28 - Âyetlerimizi de alabildiğine yalanlamışlardı.
وَكُلَّ شَيْءٍ اَحْصَيْنَاهُ كِتَاباً ﴿٩٢﴾
29 - Biz ise, her şeyi bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) tamamiyle sayıp tespit ettik.
فَذُوقُوا فَلَنْ نَز۪يدَكُمْ اِلَّا عَذَاباً۟ ﴿٠٣﴾
30 - Kâfirlere şöyle denilir: “Şimdi tadın. Artık bundan sonra yalnızca azabınızı artıracağız.”
78-Nebe
٨٧﴾ النبأ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
عَمَّ يَتَسَٓاءَلُونَۚ ﴿١﴾
1 - Birbirlerine neyi soruyorlar?
عَنِ النَّبَأِ الْعَظ۪يمِۙ ﴿٢﴾
اَلَّذ۪ي هُمْ ف۪يهِ مُخْتَلِفُونَۜ ﴿٣﴾
(2-3) Üzerinde anlaşmazlığa düştükleri büyük haberi (mi)?
كَلَّا سَيَعْلَمُونَۙ ﴿٤﴾
4 - Hayır, ileride bilecekler.
ثُمَّ كَلَّا سَيَعْلَمُونَ ﴿٥﴾
5 - Yine hayır; ileride bilecekler.
اَلَمْ نَجْعَلِ الْاَرْضَ مِهَاداًۙ ﴿٦﴾
6 - (6-7) Biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı?
وَالْجِبَالَ اَوْتَاداًۖ ﴿٧﴾
7 - (6-7) Biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı?
وَخَلَقْنَاكُمْ اَزْوَاجاًۙ ﴿٨﴾
8 - Sizleri (erkekli dişili) eşler hâlinde yarattık.
وَجَعَلْنَا نَوْمَكُمْ سُبَاتاًۙ ﴿٩﴾
9 - Uykunuzu bir dinlenme (sebebi) kıldık.
وَجَعَلْنَا الَّيْلَ لِبَاساًۙ ﴿٠١﴾
10 - Geceyi (sizi örten) bir elbise yaptık.
وَجَعَلْنَا النَّهَارَ مَعَاشاًۖ ﴿١١﴾
11 - Gündüzü de geçimi temin zamanı kıldık.
وَبَنَيْنَا فَوْقَـكُمْ سَبْعاً شِدَاداًۙ ﴿٢١﴾
12 - Üstünüze yedi sağlam gök bina ettik.
وَجَعَلْنَا سِرَاجاً وَهَّاجاًۖ ﴿٣١﴾
13 - Alev alev yanan aydınlatıcı ve ısıtıcı bir kandil yarattık.
وَاَنْزَلْنَا مِنَ الْمُعْصِرَاتِ مَٓاءً ثَجَّاجاًۙ ﴿٤١﴾
لِنُخْرِجَ بِه۪ حَباًّ وَنَبَاتاًۙ ﴿٥١﴾
وَجَنَّاتٍ اَلْفَافاًۜ ﴿٦١﴾
(14-16) Taneler, bitkiler, sarmaş dolaş bahçeler çıkaralım diye yağmur yüklü yoğun bulutlardan şarıl şarıl yağmur yağdırdık.
اِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ كَانَ م۪يقَاتاًۙ ﴿٧١﴾
17 - Şüphesiz hüküm ve ayırma günü belirlenmiş bir vakittir.
يَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ فَتَأْتُونَ اَفْوَاجاًۙ ﴿٨١﴾
18 - Bu, sûra üfürüleceği gün gerçekleşir ve siz bölük bölük gelirsiniz.
وَفُتِحَتِ السَّمَٓاءُ فَـكَانَتْ اَبْوَاباًۙ ﴿٩١﴾
19 - Gök açılır ve kapı kapı olur.
وَسُيِّرَتِ الْجِبَالُ فَـكَانَتْ سَرَاباًۜ ﴿٠٢﴾
20 - Dağlar yürütülür, serap hâline gelir.
اِنَّ جَهَنَّمَ كَانَتْ مِرْصَاداًۙ ﴿١٢﴾
لِلطَّاغ۪ينَ مَاٰباًۙ ﴿٢٢﴾
لَابِث۪ينَ ف۪يهَٓا اَحْقَاباًۚ ﴿٣٢﴾
(21-23) Şüphesiz cehennem, bir gözetleme yeridir; azgınlar için, içinde çağlar boyu kalacakları bir dönüş yeridir.
لَا يَذُوقُونَ ف۪يهَا بَرْداً وَلَا شَرَاباًۙ ﴿٤٢﴾
24 - Orada ne bir serinlik ve ne de içecek bir şey tadacaklar!
اِلَّا حَم۪يماً وَغَسَّاقاًۙ ﴿٥٢﴾
جَزَٓاءً وِفَاقاً ﴿٦٢﴾
(25-26) Ancak, uygun bir ceza olarak kaynar su ve irin içecekler.
اِنَّهُمْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ حِسَاباًۙ ﴿٧٢﴾
27 - Çünkü onlar hesaba çekilmeyi ummuyorlardı.
وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا كِذَّاباًۜ ﴿٨٢﴾
28 - Âyetlerimizi de alabildiğine yalanlamışlardı.
وَكُلَّ شَيْءٍ اَحْصَيْنَاهُ كِتَاباً ﴿٩٢﴾
29 - Biz ise, her şeyi bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) tamamiyle sayıp tespit ettik.
فَذُوقُوا فَلَنْ نَز۪يدَكُمْ اِلَّا عَذَاباً۟ ﴿٠٣﴾
30 - Kâfirlere şöyle denilir: “Şimdi tadın. Artık bundan sonra yalnızca azabınızı artıracağız.”
Yükleniyor...