٠٨﴾ عبس
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
عَبَسَ وَتَوَلّٰىۙ ﴿١﴾
اَنْ جَٓاءَهُ الْاَعْمٰىۜ ﴿٢﴾
(1-2) Kendisine o âmâ geldi diye Peygamber yüzünü ekşitti ve öteye döndü.
وَمَا يُدْر۪يكَ لَعَلَّهُ يَزَّكّٰىۙ ﴿٣﴾
3 - (Ey Muhammed!) Ne bilirsin, belki de o arınacak,
اَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنْفَعَهُ الذِّكْرٰىۜ ﴿٤﴾
4 - Yahut öğüt alacak da bu öğüt kendisine fayda verecek.
اَمَّا مَنِ اسْتَغْنٰىۙ ﴿٥﴾
5 - Kendini muhtaç hissetmeyene gelince;
فَاَنْتَ لَهُ تَصَدّٰىۜ ﴿٦﴾
6 - Sen, ona yöneliyorsun.
وَمَا عَلَيْكَ اَلَّا يَزَّكّٰىۜ ﴿٧﴾
7 - (İstemiyorsa) onun arınmamasından sana ne!
وَاَمَّا مَنْ جَٓاءَكَ يَسْعٰىۙ ﴿٨﴾
وَهُوَ يَخْشٰىۙ ﴿٩﴾
فَاَنْتَ عَنْهُ تَلَهّٰىۚ ﴿٠١﴾
(8-10) Allah’a karşı derin bir saygıyla korku içinde koşarak sana geleni ise bırakıp, ona aldırmıyorsun.
كَلَّٓا اِنَّهَا تَذْكِرَةٌۚ ﴿١١﴾
11 - Hayır, böyle yapma! Çünkü bu (Kur’an) bir öğüttür.
فَمَنْ شَٓاءَ ذَكَرَهُۢ ﴿٢١﴾
12 - Dileyen ondan öğüt alır.
ف۪ي صُحُفٍ مُكَرَّمَةٍۙ ﴿٣١﴾
مَرْفُوعَةٍ مُطَهَّرَةٍۙ ﴿٤١﴾
بِاَيْد۪ي سَفَرَةٍۙ ﴿٥١﴾
كِرَامٍ بَرَرَةٍۜ ﴿٦١﴾
(13-16) O, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir.
قُتِلَ الْاِنْسَانُ مَٓا اَكْفَرَهُۜ ﴿٧١﴾
17 - Kahrolası (inkârcı) insan! Ne nankördür o!
مِنْ اَيِّ شَيْءٍ خَلَقَهُۜ ﴿٨١﴾
18 - Allah, onu hangi şeyden yarattı?
مِنْ نُطْفَةٍۜ خَلَقَهُ فَقَدَّرَهُۙ ﴿٩١﴾
19 - Az bir sudan (meniden). Onu yarattı ve ona ölçülü bir şekil verdi.
ثُمَّ السَّب۪يلَ يَسَّرَهُۙ ﴿٠٢﴾
20 - Sonra ona yolu kolaylaştırdı.
ثُمَّ اَمَاتَهُ فَاَقْبَرَهُۙ ﴿١٢﴾
21 - Sonra onu öldürdü ve kabre koydu.
ثُمَّ اِذَا شَٓاءَ اَنْشَرَهُۜ ﴿٢٢﴾
22 - Sonra, dilediği vakit onu diriltir.
كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَٓا اَمَرَهُۜ ﴿٣٢﴾
23 - Hayır, hayır o, Allah’ın kendisine emrettiğini yerine getirmedi. (İman etmedi.)
فَلْيَنْظُرِ الْاِنْسَانُ اِلٰى طَعَامِه۪ۙ ﴿٤٢﴾
24 - Her şeyden önce insan, yediği yemeğine bir baksın!
اَنَّا صَبَبْنَا الْمَٓاءَ صَباًّۙ ﴿٥٢﴾
25 - Gerçekten biz, yağmuru bol bol yağdırdık.
ثُمَّ شَقَقْنَا الْاَرْضَ شَقاًّۙ ﴿٦٢﴾
26 - Sonra toprağı, iyiden iyiye yardık!
فَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا حَباًّۙ ﴿٧٢﴾
وَعِنَباً وَقَضْباًۙ ﴿٨٢﴾
وَزَيْتُوناً وَنَخْلاًۙ ﴿٩٢﴾
وَحَدَٓائِقَ غُلْباًۙ ﴿٠٣﴾
وَفَاكِهَةً وَاَباًّۙ ﴿١٣﴾
مَتَاعاً لَكُمْ وَلِاَنْعَامِكُمْۜ ﴿٢٣﴾
(27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.
فَاِذَا جَٓاءَتِ الصَّٓاخَّةُۘ ﴿٣٣﴾
Yükleniyor...