وَمِزَاجُهُ مِنْ تَسْن۪يمٍۙ ﴿٧٢﴾
27 - O içeceğin katkısı tesnimdir.
عَيْناً يَشْرَبُ بِهَا الْمُقَرَّبُونَۜ ﴿٨٢﴾
28 - Bir pınar ki, Allah’a yakın olanlar ondan içerler.
اِنَّ الَّذ۪ينَ اَجْرَمُوا كَانُوا مِنَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا يَضْحَكُونَۘ ﴿٩٢﴾
29 - Şüphesiz günahkârlar, (dünyada) iman edenlere gülüyorlardı.
وَاِذَا مَرُّوا بِهِمْ يَتَغَامَزُونَۘ ﴿٠٣﴾
30 - Mü’minler yanlarından geçtiğinde, birbirlerine kaş göz ederek onlarla alay ediyorlardı.
وَاِذَا انْقَلَـبُٓوا اِلٰٓى اَهْلِهِمُ انْقَلَبُوا فَكِه۪ينَۘ ﴿١٣﴾
31 - Ailelerine dönerken zevk ve neşe içinde gülüşe gülüşe dönüyorlardı.
وَاِذَا رَاَوْهُمْ قَالُٓوا اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ لَضَٓالُّونَۙ ﴿٢٣﴾
32 - Mü’minleri gördükleri vakit, “Hiç şüphe yok, şunlar sapık kimselerdir” diyorlardı.
وَمَٓا اُرْسِلُوا عَلَيْهِمْ حَافِظ۪ينَۜ ﴿٣٣﴾
33 - Hâlbuki onlar, mü’minlerin başına bekçi olarak gönderilmemişlerdi.
فَالْيَوْمَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنَ الْكُفَّارِ يَضْحَكُونَۙ ﴿٤٣﴾
34 - İşte bugün de mü’minler kâfirlere gülerler.
عَلَى الْاَرَٓائِكِۙ يَنْظُرُونَۜ ﴿٥٣﴾
35 - Koltuklar üzerinde (etrafı) seyrederler.
هَلْ ثُوِّبَ الْكُفَّارُ مَا كَانُوا يَفْعَلُونَ ﴿٦٣﴾
36 - Nasıl, kâfirler yapmakta olduklarının karşılığını buldular mı?
84-İnsikak
٤٨﴾ الانشقاق
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اِذَا السَّمَٓاءُ انْشَقَّتْۙ ﴿١﴾
وَاَذِنَتْ لِرَبِّهَا وَحُقَّتْۙ ﴿٢﴾
(1-2) Gök yarıldığı ve Rabbine boyun eğdiği zaman -ki ona yaraşan budur-,
وَاِذَا الْاَرْضُ مُدَّتْۙ ﴿٣﴾
وَاَلْقَتْ مَا ف۪يهَا وَتَخَلَّتْۙ ﴿٤﴾
(3-4) Yer uzatılıp dümdüz edildiği ve içindekileri atıp boşaldığı zaman,
وَاَذِنَتْ لِرَبِّهَا وَحُقَّتْۜ ﴿٥﴾
5 - Rabbini dinlediği zaman -ki ona yaraşan da budur- (insan yaptıklarını karşısında bulur!)
يَٓا اَيُّهَا الْاِنْسَانُ اِنَّكَ كَادِحٌ اِلٰى رَبِّكَ كَدْحاً فَمُلَاق۪يهِۚ ﴿٦﴾
6 - Ey insan! Şüphesiz, sen Rabbine (kavuşuncaya kadar) didinip duracak ve sonunda didinmenin karşılığına kavuşacaksın.
فَاَمَّا مَنْ اُو۫تِيَ كِتَابَهُ بِيَم۪ينِه۪ۙ ﴿٧﴾
7 - Kime kitabı sağından verilirse,
فَسَوْفَ يُحَاسَبُ حِسَاباً يَس۪يراًۙ ﴿٨﴾
8 - Hesabı çok kolay bir şekilde görülecek,
وَيَنْقَلِبُ اِلٰٓى اَهْلِه۪ مَسْرُوراًۜ ﴿٩﴾
9 - Sevinçli olarak ailesine dönecektir.
وَاَمَّا مَنْ اُو۫تِيَ كِتَابَهُ وَرَٓاءَ ظَهْرِه۪ۙ ﴿٠١﴾
10 - Fakat kime kitabı arkasından verilirse,
فَسَوْفَ يَدْعُوا ثُبُوراًۙ ﴿١١﴾
وَيَصْلٰى سَع۪يراًۜ ﴿٢١﴾
(11-12) “Helâk!” diye bağıracak ve alevli ateşe girecektir.
اِنَّهُ كَانَ ف۪ٓي اَهْلِه۪ مَسْرُوراً ﴿٣١﴾
13 - Çünkü o, (dünyada iken) ailesi içinde sevinçli idi.
27 - O içeceğin katkısı tesnimdir.
عَيْناً يَشْرَبُ بِهَا الْمُقَرَّبُونَۜ ﴿٨٢﴾
28 - Bir pınar ki, Allah’a yakın olanlar ondan içerler.
اِنَّ الَّذ۪ينَ اَجْرَمُوا كَانُوا مِنَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا يَضْحَكُونَۘ ﴿٩٢﴾
29 - Şüphesiz günahkârlar, (dünyada) iman edenlere gülüyorlardı.
وَاِذَا مَرُّوا بِهِمْ يَتَغَامَزُونَۘ ﴿٠٣﴾
30 - Mü’minler yanlarından geçtiğinde, birbirlerine kaş göz ederek onlarla alay ediyorlardı.
وَاِذَا انْقَلَـبُٓوا اِلٰٓى اَهْلِهِمُ انْقَلَبُوا فَكِه۪ينَۘ ﴿١٣﴾
31 - Ailelerine dönerken zevk ve neşe içinde gülüşe gülüşe dönüyorlardı.
وَاِذَا رَاَوْهُمْ قَالُٓوا اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ لَضَٓالُّونَۙ ﴿٢٣﴾
32 - Mü’minleri gördükleri vakit, “Hiç şüphe yok, şunlar sapık kimselerdir” diyorlardı.
وَمَٓا اُرْسِلُوا عَلَيْهِمْ حَافِظ۪ينَۜ ﴿٣٣﴾
33 - Hâlbuki onlar, mü’minlerin başına bekçi olarak gönderilmemişlerdi.
فَالْيَوْمَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنَ الْكُفَّارِ يَضْحَكُونَۙ ﴿٤٣﴾
34 - İşte bugün de mü’minler kâfirlere gülerler.
عَلَى الْاَرَٓائِكِۙ يَنْظُرُونَۜ ﴿٥٣﴾
35 - Koltuklar üzerinde (etrafı) seyrederler.
هَلْ ثُوِّبَ الْكُفَّارُ مَا كَانُوا يَفْعَلُونَ ﴿٦٣﴾
36 - Nasıl, kâfirler yapmakta olduklarının karşılığını buldular mı?
84-İnsikak
٤٨﴾ الانشقاق
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اِذَا السَّمَٓاءُ انْشَقَّتْۙ ﴿١﴾
وَاَذِنَتْ لِرَبِّهَا وَحُقَّتْۙ ﴿٢﴾
(1-2) Gök yarıldığı ve Rabbine boyun eğdiği zaman -ki ona yaraşan budur-,
وَاِذَا الْاَرْضُ مُدَّتْۙ ﴿٣﴾
وَاَلْقَتْ مَا ف۪يهَا وَتَخَلَّتْۙ ﴿٤﴾
(3-4) Yer uzatılıp dümdüz edildiği ve içindekileri atıp boşaldığı zaman,
وَاَذِنَتْ لِرَبِّهَا وَحُقَّتْۜ ﴿٥﴾
5 - Rabbini dinlediği zaman -ki ona yaraşan da budur- (insan yaptıklarını karşısında bulur!)
يَٓا اَيُّهَا الْاِنْسَانُ اِنَّكَ كَادِحٌ اِلٰى رَبِّكَ كَدْحاً فَمُلَاق۪يهِۚ ﴿٦﴾
6 - Ey insan! Şüphesiz, sen Rabbine (kavuşuncaya kadar) didinip duracak ve sonunda didinmenin karşılığına kavuşacaksın.
فَاَمَّا مَنْ اُو۫تِيَ كِتَابَهُ بِيَم۪ينِه۪ۙ ﴿٧﴾
7 - Kime kitabı sağından verilirse,
فَسَوْفَ يُحَاسَبُ حِسَاباً يَس۪يراًۙ ﴿٨﴾
8 - Hesabı çok kolay bir şekilde görülecek,
وَيَنْقَلِبُ اِلٰٓى اَهْلِه۪ مَسْرُوراًۜ ﴿٩﴾
9 - Sevinçli olarak ailesine dönecektir.
وَاَمَّا مَنْ اُو۫تِيَ كِتَابَهُ وَرَٓاءَ ظَهْرِه۪ۙ ﴿٠١﴾
10 - Fakat kime kitabı arkasından verilirse,
فَسَوْفَ يَدْعُوا ثُبُوراًۙ ﴿١١﴾
وَيَصْلٰى سَع۪يراًۜ ﴿٢١﴾
(11-12) “Helâk!” diye bağıracak ve alevli ateşe girecektir.
اِنَّهُ كَانَ ف۪ٓي اَهْلِه۪ مَسْرُوراً ﴿٣١﴾
13 - Çünkü o, (dünyada iken) ailesi içinde sevinçli idi.
Yükleniyor...