87-Ala
٧٨﴾ الأعلى
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
سَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ الْاَعْلٰىۙ ﴿١﴾
1 - Yüce Rabbinin adını tespih et.
اَلَّذ۪ي خَلَقَ فَسَوّٰىۙۖ ﴿٢﴾
2 - O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır.
وَالَّذ۪ي قَدَّرَ فَهَدٰىۙۖ ﴿٣﴾
3 - O, (her şeyi) ölçüyle yapıp yönlendirendir.
وَالَّـذ۪ٓي اَخْرَجَ الْمَرْعٰىۙۖ ﴿٤﴾
فَجَعَلَهُ غُثَٓاءً اَحْوٰىۜ ﴿٥﴾
(4-5) O, yeşil bitki örtüsünü çıkaran, sonra da onları çürüyüp kararmış çör çöpe çevirendir.
سَنُقْرِئُكَ فَلَا تَنْسٰىۙ ﴿٦﴾
6 - Sana Kur’an’ı okutacağız ve sen onu unutmayacaksın.
اِلَّا مَا شَٓاءَ اللّٰهُۜ اِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ وَمَا يَخْفٰىۜ ﴿٧﴾
7 - Ancak Allah’ın dilediği başka. Şüphesiz O, açık olanı da bilir, gizliyi de.
وَنُيَسِّرُكَ لِلْيُسْرٰىۚ ﴿٨﴾
8 - Biz seni en kolay olana kolayca ileteceğiz.
فَذَكِّرْ اِنْ نَفَعَتِ الذِّكْرٰىۜ ﴿٩﴾
9 - O hâlde, eğer öğüt fayda verirse, öğüt ver.
سَيَذَّكَّرُ مَنْ يَخْشٰىۙ ﴿٠١﴾
10 - Allah’a karşı derin saygı duyarak O’ndan korkan öğüt alacaktır.
وَيَتَجَنَّبُهَا الْاَشْقٰىۙ ﴿١١﴾
اَلَّذ۪ي يَصْلَى النَّارَ الْـكُبْرٰىۚ ﴿٢١﴾
(11-12) En büyük ateşe girecek olan en bedbaht kimse (kâfir) ise, öğüt almaktan kaçınır.
ثُمَّ لَا يَمُوتُ ف۪يهَا وَلَا يَحْيٰىۜ ﴿٣١﴾
13 - Sonra orada ne ölür (kurtulur), ne de (rahat bir hayat) yaşar.
قَدْ اَفْلَحَ مَنْ تَزَكّٰىۙ ﴿٤١﴾
وَذَكَرَ اسْمَ رَبِّه۪ فَصَلّٰىۜ ﴿٥١﴾
(14-15) Arınan ve Rabbinin adını anıp, namaz kılan kimse mutlaka kurtuluşa erer.
بَلْ تُؤْثِرُونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۘ ﴿٦١﴾
16 - Fakat sizler dünya hayatını tercih ediyorsunuz.
وَالْاٰخِرَةُ خَيْرٌ وَاَبْـقٰىۜ ﴿٧١﴾
17 - Oysa âhiret, daha hayırlı ve süreklidir.
اِنَّ هٰذَا لَفِي الصُّحُفِ الْاُو۫لٰىۙ ﴿٨١﴾
صُحُفِ اِبْرٰه۪يمَ وَمُوسٰى ﴿٩١﴾
(18-19) Şüphesiz bu hükümler ilk sayfalarda, İbrahim ve Mûsâ’nın sayfalarında da vardır.
88-Gasiye
٨٨﴾ الغاشية
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ الْغَاشِيَةِۜ ﴿١﴾
1 - Dehşeti her şeyi kaplayan felaketin haberi sana geldi mi?
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ خَاشِعَةٌۙ ﴿٢﴾
2 - O gün birtakım yüzler vardır ki zillete bürünmüşlerdir.
عَامِلَةٌ نَاصِبَةٌۙ ﴿٣﴾
3 - Çalışmış, (boşa) yorulmuşlardır.
تَصْلٰى نَاراً حَامِيَةًۙ ﴿٤﴾
4 - Kızgın ateşe girerler.
تُسْقٰى مِنْ عَيْنٍ اٰنِيَةٍۜ ﴿٥﴾
5 - Son derece kızgın bir kaynaktan içirilirler.
لَيْسَ لَهُمْ طَعَامٌ اِلَّا مِنْ ضَر۪يعٍۙ ﴿٦﴾
6 - Onlara, acı ve kötü kokulu bir dikenli bitkiden başka yiyecek yoktur.
لَا يُسْمِنُ وَلَا يُغْن۪ي مِنْ جُوعٍۜ ﴿٧﴾
7 - O, ne besler ne de açlıktan kurtarır.
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَاعِمَةٌۙ ﴿٨﴾
8 - O gün birtakım yüzler vardır ki, nimet içinde mutludurlar.
لِسَعْيِهَا رَاضِيَةٌۙ ﴿٩﴾
9 - Yaptıklarından dolayı hoşnutturlar.
ف۪ي جَنَّةٍ عَالِيَةٍۙ ﴿٠١﴾
10 - Yüksek bir cennettedirler.
لَا تَسْمَعُ ف۪يهَا لَاغِيَةًۜ ﴿١١﴾
11 - Orada hiçbir boş söz işitmezler.
٧٨﴾ الأعلى
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
سَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ الْاَعْلٰىۙ ﴿١﴾
1 - Yüce Rabbinin adını tespih et.
اَلَّذ۪ي خَلَقَ فَسَوّٰىۙۖ ﴿٢﴾
2 - O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır.
وَالَّذ۪ي قَدَّرَ فَهَدٰىۙۖ ﴿٣﴾
3 - O, (her şeyi) ölçüyle yapıp yönlendirendir.
وَالَّـذ۪ٓي اَخْرَجَ الْمَرْعٰىۙۖ ﴿٤﴾
فَجَعَلَهُ غُثَٓاءً اَحْوٰىۜ ﴿٥﴾
(4-5) O, yeşil bitki örtüsünü çıkaran, sonra da onları çürüyüp kararmış çör çöpe çevirendir.
سَنُقْرِئُكَ فَلَا تَنْسٰىۙ ﴿٦﴾
6 - Sana Kur’an’ı okutacağız ve sen onu unutmayacaksın.
اِلَّا مَا شَٓاءَ اللّٰهُۜ اِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ وَمَا يَخْفٰىۜ ﴿٧﴾
7 - Ancak Allah’ın dilediği başka. Şüphesiz O, açık olanı da bilir, gizliyi de.
وَنُيَسِّرُكَ لِلْيُسْرٰىۚ ﴿٨﴾
8 - Biz seni en kolay olana kolayca ileteceğiz.
فَذَكِّرْ اِنْ نَفَعَتِ الذِّكْرٰىۜ ﴿٩﴾
9 - O hâlde, eğer öğüt fayda verirse, öğüt ver.
سَيَذَّكَّرُ مَنْ يَخْشٰىۙ ﴿٠١﴾
10 - Allah’a karşı derin saygı duyarak O’ndan korkan öğüt alacaktır.
وَيَتَجَنَّبُهَا الْاَشْقٰىۙ ﴿١١﴾
اَلَّذ۪ي يَصْلَى النَّارَ الْـكُبْرٰىۚ ﴿٢١﴾
(11-12) En büyük ateşe girecek olan en bedbaht kimse (kâfir) ise, öğüt almaktan kaçınır.
ثُمَّ لَا يَمُوتُ ف۪يهَا وَلَا يَحْيٰىۜ ﴿٣١﴾
13 - Sonra orada ne ölür (kurtulur), ne de (rahat bir hayat) yaşar.
قَدْ اَفْلَحَ مَنْ تَزَكّٰىۙ ﴿٤١﴾
وَذَكَرَ اسْمَ رَبِّه۪ فَصَلّٰىۜ ﴿٥١﴾
(14-15) Arınan ve Rabbinin adını anıp, namaz kılan kimse mutlaka kurtuluşa erer.
بَلْ تُؤْثِرُونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۘ ﴿٦١﴾
16 - Fakat sizler dünya hayatını tercih ediyorsunuz.
وَالْاٰخِرَةُ خَيْرٌ وَاَبْـقٰىۜ ﴿٧١﴾
17 - Oysa âhiret, daha hayırlı ve süreklidir.
اِنَّ هٰذَا لَفِي الصُّحُفِ الْاُو۫لٰىۙ ﴿٨١﴾
صُحُفِ اِبْرٰه۪يمَ وَمُوسٰى ﴿٩١﴾
(18-19) Şüphesiz bu hükümler ilk sayfalarda, İbrahim ve Mûsâ’nın sayfalarında da vardır.
88-Gasiye
٨٨﴾ الغاشية
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ الْغَاشِيَةِۜ ﴿١﴾
1 - Dehşeti her şeyi kaplayan felaketin haberi sana geldi mi?
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ خَاشِعَةٌۙ ﴿٢﴾
2 - O gün birtakım yüzler vardır ki zillete bürünmüşlerdir.
عَامِلَةٌ نَاصِبَةٌۙ ﴿٣﴾
3 - Çalışmış, (boşa) yorulmuşlardır.
تَصْلٰى نَاراً حَامِيَةًۙ ﴿٤﴾
4 - Kızgın ateşe girerler.
تُسْقٰى مِنْ عَيْنٍ اٰنِيَةٍۜ ﴿٥﴾
5 - Son derece kızgın bir kaynaktan içirilirler.
لَيْسَ لَهُمْ طَعَامٌ اِلَّا مِنْ ضَر۪يعٍۙ ﴿٦﴾
6 - Onlara, acı ve kötü kokulu bir dikenli bitkiden başka yiyecek yoktur.
لَا يُسْمِنُ وَلَا يُغْن۪ي مِنْ جُوعٍۜ ﴿٧﴾
7 - O, ne besler ne de açlıktan kurtarır.
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَاعِمَةٌۙ ﴿٨﴾
8 - O gün birtakım yüzler vardır ki, nimet içinde mutludurlar.
لِسَعْيِهَا رَاضِيَةٌۙ ﴿٩﴾
9 - Yaptıklarından dolayı hoşnutturlar.
ف۪ي جَنَّةٍ عَالِيَةٍۙ ﴿٠١﴾
10 - Yüksek bir cennettedirler.
لَا تَسْمَعُ ف۪يهَا لَاغِيَةًۜ ﴿١١﴾
11 - Orada hiçbir boş söz işitmezler.
Yükleniyor...