83-Mutaffifin
٣٨﴾ المطففين
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
وَيْلٌ لِلْمُطَفِّف۪ينَۙ ﴿١﴾
1 - Ölçüde ve tartıda hile yapanların vay hâline!
اَلَّذ۪ينَ اِذَا اكْتَالُوا عَلَى النَّاسِ يَسْتَوْفُونَۘ ﴿٢﴾
2 - Onlar insanlardan (bir şey) ölçüp aldıkları zaman, tam ölçerler.
وَاِذَا كَالُوهُمْ اَوْ وَزَنُوهُمْ يُخْسِرُونَۜ ﴿٣﴾
3 - Fakat kendileri onlara bir şey ölçüp, yahut tartıp verdikleri zaman eksik ölçüp tartarlar.
اَلَا يَظُنُّ اُو۬لٰٓئِكَ اَنَّهُمْ مَبْعُوثُونَۙ ﴿٤﴾
لِيَوْمٍ عَظ۪يمٍۙ ﴿٥﴾
يَوْمَ يَقُومُ النَّاسُ لِرَبِّ الْعَالَم۪ينَۜ ﴿٦﴾
(4-6) Onlar, büyük bir gün; insanların, âlemlerin Rabbinin huzurunda duracakları gün için diriltileceklerini sanmıyorlar mı?
كَلَّٓا اِنَّ كِتَابَ الْفُجَّارِ لَف۪ي سِجّ۪ينٍۜ ﴿٧﴾
7 - Hayır, günahkârların yazısı, muhakkak “Siccîn”dedir.
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا سِجّ۪ينٌۜ ﴿٨﴾
8 - “Siccîn”in ne olduğunu sen ne bileceksin.
كِتَابٌ مَرْقُومٌۜ ﴿٩﴾
9 - O, yazılmış bir kitaptır.
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَۙ ﴿٠١﴾
اَلَّذ۪ينَ يُكَذِّبُونَ بِيَوْمِ الدّ۪ينِۜ ﴿١١﴾
(10-11) O gün yalanlayanların; hesap ve ceza gününü yalanlayanların vay hâline!
وَمَا يُكَذِّبُ بِه۪ٓ اِلَّا كُلُّ مُعْتَدٍ اَث۪يمٍۙ ﴿٢١﴾
12 - Onu, ancak her azgın, günahkâr kimse inkâr eder.
اِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِ اٰيَاتُنَا قَالَ اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَۜ ﴿٣١﴾
13 - Ona âyetlerimiz okununca, “Eskilerin masalları” der.
كَلَّا بَلْ۔ رَانَ عَلٰى قُلُوبِهِمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ ﴿٤١﴾
14 - Hayır, hayır! Doğrusu onların kazanmakta oldukları kalplerini paslandırmıştır.
كَلَّٓا اِنَّهُمْ عَنْ رَبِّهِمْ يَوْمَئِذٍ لَمَحْجُوبُونَۜ ﴿٥١﴾
15 - Hayır, şüphesiz onlar, kıyamet günü Rablerini görmekten mahrum bırakılacaklardır.
ثُمَّ اِنَّهُمْ لَصَالُوا الْجَح۪يمِۜ ﴿٦١﴾
16 - Sonra onlar muhakkak cehenneme gireceklerdir.
ثُمَّ يُقَالُ هٰذَا الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تُكَذِّبُونَۜ ﴿٧١﴾
17 - Sonra da onlara, “Yalanlamakta olduğunuz işte budur” denecektir.
كَلَّٓا اِنَّ كِتَابَ الْاَبْرَارِ لَف۪ي عِلِّيّ۪ينَۜ ﴿٨١﴾
18 - Hayır (sandıkları gibi değil!) iyilerin yazısı “İlliyyûn”dadır.
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا عِلِّيُّونَۜ ﴿٩١﴾
19 - “İlliyyûn”un ne olduğunu sen ne bileceksin.
كِتَابٌ مَرْقُومٌۙ ﴿٠٢﴾
20 - O, yazılmış bir kitaptır.
يَشْهَدُهُ الْمُقَرَّبُونَۜ ﴿١٢﴾
21 - Ona, Allah’a yakın olanlar şâhit olur.
اِنَّ الْاَبْرَارَ لَف۪ي نَع۪يمٍۙ ﴿٢٢﴾
22 - Şüphesiz iyi kimseler, Naîm cennetindedirler.
عَلَى الْاَرَٓائِكِ يَنْظُرُونَۙ ﴿٣٢﴾
23 - Koltuklar üzerinde, (etrafı) seyrederler.
تَعْرِفُ ف۪ي وُجُوهِهِمْ نَضْرَةَ النَّع۪يمِۚ ﴿٤٢﴾
24 - Onların yüzlerinde, nimetlerin sevincini görürsün.
يُسْقَوْنَ مِنْ رَح۪يقٍ مَخْتُومٍۙ ﴿٥٢﴾
25 - Onlara, mühürlü (el değmemiş) saf bir içecekten içirilir.
خِتَامُهُ مِسْكٌۜ وَف۪ي ذٰلِكَ فَلْيَتَنَافَسِ الْمُتَنَافِسُونَۜ ﴿٦٢﴾
26 - Onun (içiminin) sonu bir misktir (ağızda misk gibi koku bırakır). İşte yarışanlar, bunun için yarışsınlar.
٣٨﴾ المطففين
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
وَيْلٌ لِلْمُطَفِّف۪ينَۙ ﴿١﴾
1 - Ölçüde ve tartıda hile yapanların vay hâline!
اَلَّذ۪ينَ اِذَا اكْتَالُوا عَلَى النَّاسِ يَسْتَوْفُونَۘ ﴿٢﴾
2 - Onlar insanlardan (bir şey) ölçüp aldıkları zaman, tam ölçerler.
وَاِذَا كَالُوهُمْ اَوْ وَزَنُوهُمْ يُخْسِرُونَۜ ﴿٣﴾
3 - Fakat kendileri onlara bir şey ölçüp, yahut tartıp verdikleri zaman eksik ölçüp tartarlar.
اَلَا يَظُنُّ اُو۬لٰٓئِكَ اَنَّهُمْ مَبْعُوثُونَۙ ﴿٤﴾
لِيَوْمٍ عَظ۪يمٍۙ ﴿٥﴾
يَوْمَ يَقُومُ النَّاسُ لِرَبِّ الْعَالَم۪ينَۜ ﴿٦﴾
(4-6) Onlar, büyük bir gün; insanların, âlemlerin Rabbinin huzurunda duracakları gün için diriltileceklerini sanmıyorlar mı?
كَلَّٓا اِنَّ كِتَابَ الْفُجَّارِ لَف۪ي سِجّ۪ينٍۜ ﴿٧﴾
7 - Hayır, günahkârların yazısı, muhakkak “Siccîn”dedir.
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا سِجّ۪ينٌۜ ﴿٨﴾
8 - “Siccîn”in ne olduğunu sen ne bileceksin.
كِتَابٌ مَرْقُومٌۜ ﴿٩﴾
9 - O, yazılmış bir kitaptır.
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَۙ ﴿٠١﴾
اَلَّذ۪ينَ يُكَذِّبُونَ بِيَوْمِ الدّ۪ينِۜ ﴿١١﴾
(10-11) O gün yalanlayanların; hesap ve ceza gününü yalanlayanların vay hâline!
وَمَا يُكَذِّبُ بِه۪ٓ اِلَّا كُلُّ مُعْتَدٍ اَث۪يمٍۙ ﴿٢١﴾
12 - Onu, ancak her azgın, günahkâr kimse inkâr eder.
اِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِ اٰيَاتُنَا قَالَ اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَۜ ﴿٣١﴾
13 - Ona âyetlerimiz okununca, “Eskilerin masalları” der.
كَلَّا بَلْ۔ رَانَ عَلٰى قُلُوبِهِمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ ﴿٤١﴾
14 - Hayır, hayır! Doğrusu onların kazanmakta oldukları kalplerini paslandırmıştır.
كَلَّٓا اِنَّهُمْ عَنْ رَبِّهِمْ يَوْمَئِذٍ لَمَحْجُوبُونَۜ ﴿٥١﴾
15 - Hayır, şüphesiz onlar, kıyamet günü Rablerini görmekten mahrum bırakılacaklardır.
ثُمَّ اِنَّهُمْ لَصَالُوا الْجَح۪يمِۜ ﴿٦١﴾
16 - Sonra onlar muhakkak cehenneme gireceklerdir.
ثُمَّ يُقَالُ هٰذَا الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تُكَذِّبُونَۜ ﴿٧١﴾
17 - Sonra da onlara, “Yalanlamakta olduğunuz işte budur” denecektir.
كَلَّٓا اِنَّ كِتَابَ الْاَبْرَارِ لَف۪ي عِلِّيّ۪ينَۜ ﴿٨١﴾
18 - Hayır (sandıkları gibi değil!) iyilerin yazısı “İlliyyûn”dadır.
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا عِلِّيُّونَۜ ﴿٩١﴾
19 - “İlliyyûn”un ne olduğunu sen ne bileceksin.
كِتَابٌ مَرْقُومٌۙ ﴿٠٢﴾
20 - O, yazılmış bir kitaptır.
يَشْهَدُهُ الْمُقَرَّبُونَۜ ﴿١٢﴾
21 - Ona, Allah’a yakın olanlar şâhit olur.
اِنَّ الْاَبْرَارَ لَف۪ي نَع۪يمٍۙ ﴿٢٢﴾
22 - Şüphesiz iyi kimseler, Naîm cennetindedirler.
عَلَى الْاَرَٓائِكِ يَنْظُرُونَۙ ﴿٣٢﴾
23 - Koltuklar üzerinde, (etrafı) seyrederler.
تَعْرِفُ ف۪ي وُجُوهِهِمْ نَضْرَةَ النَّع۪يمِۚ ﴿٤٢﴾
24 - Onların yüzlerinde, nimetlerin sevincini görürsün.
يُسْقَوْنَ مِنْ رَح۪يقٍ مَخْتُومٍۙ ﴿٥٢﴾
25 - Onlara, mühürlü (el değmemiş) saf bir içecekten içirilir.
خِتَامُهُ مِسْكٌۜ وَف۪ي ذٰلِكَ فَلْيَتَنَافَسِ الْمُتَنَافِسُونَۜ ﴿٦٢﴾
26 - Onun (içiminin) sonu bir misktir (ağızda misk gibi koku bırakır). İşte yarışanlar, bunun için yarışsınlar.
Yükleniyor...