وَاَنَّهُ خَلَقَ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْاُنْثٰىۙ ﴿٥٤﴾
مِنْ نُطْفَةٍ اِذَا تُمْنٰىۖ ﴿٦٤﴾
(45-46) Şüphesiz O, iki eşi, erkeği ve dişiyi, (rahme) atıldığında az bir sudan (meniden) yaratmıştır.
وَاَنَّ عَلَيْهِ النَّشْاَةَ الْاُخْرٰىۙ ﴿٧٤﴾
47 - Şüphesiz tekrar diriltmek de O’na aittir.
وَاَنَّهُ هُوَ اَغْنٰى وَاَقْنٰىۙ ﴿٨٤﴾
48 - Şüphesiz O, başkalarına muhtaç olmaktan kurtardı ve varlık sahibi kıldı.
وَاَنَّهُ هُوَ رَبُّ الشِّعْرٰىۙ ﴿٩٤﴾
49 - Şüphesiz O, Şi’râ’nın Rabbidir.
وَاَنَّـهُٓ اَهْلَكَ عَاداًۨ الْاُو۫لٰىۙ ﴿٠٥﴾
وَثَمُودَا۬ فَمَٓا اَبْـقٰىۙ ﴿١٥﴾
(50-51) Şüphesiz O, önce gelen Âd kavmini ve Semûd kavmini helâk etti ve hiç kimseyi bırakmadı.
وَقَوْمَ نُوحٍ مِنْ قَبْلُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا هُمْ اَظْلَمَ وَاَطْغٰىۜ ﴿٢٥﴾
52 - Daha önce de Nûh’un kavmini helâk etmişti. Şüphesiz onlar daha zalim ve daha azgın kimselerdi.
وَالْمُؤْتَفِكَةَ اَهْوٰىۙ ﴿٣٥﴾
فَغَشّٰيهَا مَا غَشّٰىۚ ﴿٤٥﴾
(53-54) O, “Mu’tefike”yi de kaldırıp yere çarpmış ve onlara örttüğü azap örtüsünü örtmüştür.
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكَ تَتَمَارٰى ﴿٥٥﴾
55 - O hâlde Rabbi’nin nimetlerinin hangisinden şüphe ediyorsun (ey insan!).
هٰذَا نَذ۪يرٌ مِنَ النُّذُرِ الْاُو۫لٰى ﴿٦٥﴾
56 - Bu da önceki uyarıcılardan bir uyarıcıdır.
اَزِفَتِ الْاٰزِفَةُۚ ﴿٧٥﴾
57 - Yaklaşmakta olan (Kıyamet iyice) yaklaştı.
لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللّٰهِ كَاشِفَةٌ ﴿٨٥﴾
58 - Onu Allah’tan başka açacak kimse yoktur.
اَفَمِنْ هٰذَا الْحَد۪يثِ تَعْجَبُونَۙ ﴿٩٥﴾
وَتَضْحَكُونَ وَلَا تَبْكُونَۙ ﴿٠٦﴾
وَاَنْتُمْ سَامِدُونَ ﴿١٦﴾
(59-61) Şimdi siz gaflet içinde eğlenerek bu söze mi (Kur’an’a mı) şaşıyorsunuz, gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?
فَاسْجُدُوا لِلّٰهِ وَاعْبُدُوا ﴿٢٦﴾
62 - Haydi Allah’a secde edin ve O’na kulluk edin.
54-Kamer
٤٥﴾ القمر
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اِقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانْشَقَّ الْقَمَرُ ﴿١﴾
1 - Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı.
وَاِنْ يَرَوْا اٰيَةً يُعْرِضُوا وَيَقُولُوا سِحْرٌ مُسْتَمِرٌّ ﴿٢﴾
2 - Onlar bir mucize görseler yüz çevirirler ve “Süregelen bir sihirdir” derler.
وَكَذَّبُوا وَاتَّبَعُٓوا اَهْوَٓاءَهُمْ وَكُلُّ اَمْرٍ مُسْتَقِرٌّ ﴿٣﴾
3 - Peygamberi yalanladılar, nefislerinin arzularına uydular. Hâlbuki her iş, (Allah nasıl takdir ettiyse öylece) gerçekleşecek (değişmeyecek)tir.
وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ مِنَ الْاَنْـبَٓاءِ مَا ف۪يهِ مُزْدَجَرٌۙ ﴿٤﴾
4 - Andolsun, onlara içinde caydırıcı tehditlerin bulunduğu haberler geldi.
حِكْمَةٌ بَالِغَةٌ فَمَا تُغْنِ النُّذُرُۙ ﴿٥﴾
5 - Bu haberler, zirveye ulaşmış birer hikmettir! Fakat uyarılar fayda vermiyor!
فَتَوَلَّ عَنْهُمْۢ يَوْمَ يَدْعُ الدَّاعِ اِلٰى شَيْءٍ نُكُرٍۙ ﴿٦﴾
مِنْ نُطْفَةٍ اِذَا تُمْنٰىۖ ﴿٦٤﴾
(45-46) Şüphesiz O, iki eşi, erkeği ve dişiyi, (rahme) atıldığında az bir sudan (meniden) yaratmıştır.
وَاَنَّ عَلَيْهِ النَّشْاَةَ الْاُخْرٰىۙ ﴿٧٤﴾
47 - Şüphesiz tekrar diriltmek de O’na aittir.
وَاَنَّهُ هُوَ اَغْنٰى وَاَقْنٰىۙ ﴿٨٤﴾
48 - Şüphesiz O, başkalarına muhtaç olmaktan kurtardı ve varlık sahibi kıldı.
وَاَنَّهُ هُوَ رَبُّ الشِّعْرٰىۙ ﴿٩٤﴾
49 - Şüphesiz O, Şi’râ’nın Rabbidir.
وَاَنَّـهُٓ اَهْلَكَ عَاداًۨ الْاُو۫لٰىۙ ﴿٠٥﴾
وَثَمُودَا۬ فَمَٓا اَبْـقٰىۙ ﴿١٥﴾
(50-51) Şüphesiz O, önce gelen Âd kavmini ve Semûd kavmini helâk etti ve hiç kimseyi bırakmadı.
وَقَوْمَ نُوحٍ مِنْ قَبْلُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا هُمْ اَظْلَمَ وَاَطْغٰىۜ ﴿٢٥﴾
52 - Daha önce de Nûh’un kavmini helâk etmişti. Şüphesiz onlar daha zalim ve daha azgın kimselerdi.
وَالْمُؤْتَفِكَةَ اَهْوٰىۙ ﴿٣٥﴾
فَغَشّٰيهَا مَا غَشّٰىۚ ﴿٤٥﴾
(53-54) O, “Mu’tefike”yi de kaldırıp yere çarpmış ve onlara örttüğü azap örtüsünü örtmüştür.
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكَ تَتَمَارٰى ﴿٥٥﴾
55 - O hâlde Rabbi’nin nimetlerinin hangisinden şüphe ediyorsun (ey insan!).
هٰذَا نَذ۪يرٌ مِنَ النُّذُرِ الْاُو۫لٰى ﴿٦٥﴾
56 - Bu da önceki uyarıcılardan bir uyarıcıdır.
اَزِفَتِ الْاٰزِفَةُۚ ﴿٧٥﴾
57 - Yaklaşmakta olan (Kıyamet iyice) yaklaştı.
لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللّٰهِ كَاشِفَةٌ ﴿٨٥﴾
58 - Onu Allah’tan başka açacak kimse yoktur.
اَفَمِنْ هٰذَا الْحَد۪يثِ تَعْجَبُونَۙ ﴿٩٥﴾
وَتَضْحَكُونَ وَلَا تَبْكُونَۙ ﴿٠٦﴾
وَاَنْتُمْ سَامِدُونَ ﴿١٦﴾
(59-61) Şimdi siz gaflet içinde eğlenerek bu söze mi (Kur’an’a mı) şaşıyorsunuz, gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?
فَاسْجُدُوا لِلّٰهِ وَاعْبُدُوا ﴿٢٦﴾
62 - Haydi Allah’a secde edin ve O’na kulluk edin.
54-Kamer
٤٥﴾ القمر
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اِقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانْشَقَّ الْقَمَرُ ﴿١﴾
1 - Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı.
وَاِنْ يَرَوْا اٰيَةً يُعْرِضُوا وَيَقُولُوا سِحْرٌ مُسْتَمِرٌّ ﴿٢﴾
2 - Onlar bir mucize görseler yüz çevirirler ve “Süregelen bir sihirdir” derler.
وَكَذَّبُوا وَاتَّبَعُٓوا اَهْوَٓاءَهُمْ وَكُلُّ اَمْرٍ مُسْتَقِرٌّ ﴿٣﴾
3 - Peygamberi yalanladılar, nefislerinin arzularına uydular. Hâlbuki her iş, (Allah nasıl takdir ettiyse öylece) gerçekleşecek (değişmeyecek)tir.
وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ مِنَ الْاَنْـبَٓاءِ مَا ف۪يهِ مُزْدَجَرٌۙ ﴿٤﴾
4 - Andolsun, onlara içinde caydırıcı tehditlerin bulunduğu haberler geldi.
حِكْمَةٌ بَالِغَةٌ فَمَا تُغْنِ النُّذُرُۙ ﴿٥﴾
5 - Bu haberler, zirveye ulaşmış birer hikmettir! Fakat uyarılar fayda vermiyor!
فَتَوَلَّ عَنْهُمْۢ يَوْمَ يَدْعُ الدَّاعِ اِلٰى شَيْءٍ نُكُرٍۙ ﴿٦﴾
Yükleniyor...