Kâinatı elinde tutamayan, zerreyi halkedemez

Tesbih gibi nazmeyleyip kaldıracak; arzımızı, şümusu, nücumu, hasra gelmez

Şu fezanın başına hem sinesine takacak öyle kuvvetli ele bir kimse mâlik olmasa

Dünyada hiçbir şeyde dava-yı halk edip, iddia-yı icad edemez.

* * *


İhya-yı nev', ihya-yı ferd gibidir

Mevt-âlûd bir nevm ile kışta uyuşmuş bir sinek, nasıl onun ihyası kudrete ağır gelmez.

Şu dünyanın mevti de, ihyası da öyledir. Bütün zîruh ihyası onda fazla nazlanmaz.

* * *


Tabiat, bir san'at-ı İlahiyedir

Değil tabi' tabiat, belki matba'. Değil nakkaş, o belki bir nakıştır. Değil fâil, o kabildir. Değil masdar, o mistardır.

Değil nâzım, o nizamdır. Değil kudret, o kanundur. İradî bir şeriattır, değil hariç hakikatdar.

* * *


Vicdan, cezbesi ile Allah'ı tanır

Vicdanda mündemiçtir, bir incizab ve cezbe. Bir cazibin cezbiyle daim olur incizab.

Cezbe düşer zîşuur, ger Zülcemal görünse. Etse tecelli daim pür-şaşaa bîhicab.

Bir Vâcib-ül Vücud'a, Sahib-i Celal ve Cemal; şu fıtrat-ı zîşuur kat'î şehadetmeab.

Bir şahidi o cezbe, hem diğeri incizab.

* * *


Fıtratın şehadeti sadıkadır

Fıtratta yalan yoktur; ne dediyse doğrudur. Çekirdeğin lisanı,

Yükleniyor...