ve istibdad-ı mutlak içerisinde neşrediyor. "Vazifemiz çalışmaktır. Bizi galib etmek, mağlub etmek, muvaffak etmek ve Nurları kabul ettirmek Cenab-ı Hakk'a aittir. Biz, vazife-i İlahiyeye karışmayız." demiş ve tarihte misline rastlanmayan zulüm ve işkenceler içerisinde çok zalimane muameleler görmüş ve kapısında jandarma ve polis bekletilmek suretiyle Cuma Namazına dahi gitmekten men' edilmiş ve bütün bu tarihî faciaları kapatmak ve kimseye işittirmemek için de sıkı bir takyidat altına alınmıştır.

İşte böyle ağır şartlar içerisinde Risale-i Nur'u Hazret-i Üstadımız inayet-i İlahiye ile te'lif edip, ekserîsini Kur'an harfleriyle ve el yazısıyla neşretmiştir. Böylelikle -aynı zamanda- Kur'an hattını da muhafaza etmiş ve yüzbinlerle Müslüman Türk Gençleri Risale-i Nur'u okuyabilmek için mukaddes kitabımız olan Kur'anın yazısını öğrenmek nimet ve şerefine nail olmuşlardır. Üstadımız, mâlik olduğu kuvvet-i iman ve ihlas-ı tâmme ile hakaik-i Kur'aniye ve imaniyeyi avam ve havas talebelerinin umumunun istifade edebileceği ve asrın anlayışına uygun yepyeni bir tarz-ı beyanla ifade ve izhar etmiştir. Böylece Risale-i Nur gibi taptaze ve parlak ve yüksek bir tefsir-i Kur'anîyi inayet-i Hak'la meydana getirmiştir.

Bu hârikulâde eserlerdir ki, bu vatan ve milleti dinsizlik ve komünistlikten muhafaza etmiştir. Hem şeair-i İslâmiyenin cebren kaldırıldığı ceberut devrinde, dünya hatırı için kendini mecbur zannederek o kudsî şeairden fedakârlık yapanların ve din zararına hareket edenlerin ve İslâmiyete muhalif fetvalara ve bid'alara mecbur edilenlerin çokluğu zamanında; Bedîüzzaman ne lisan-ı halinde, ne lisan-ı kalinde ve ne de fiiliyatında o kadar zulümler çektiği ve i'damlarla tehdid edildiği halde en küçük bir değişiklik bile yapmamıştır. Bilakis "Ecel birdir, tegayyür etmez... Ölüm, bu âlem-i fenadan âlem-i bekaya ve âlem-i nura gitmek için bir terhistir." deyip mücadeleye atılmış; bid'aları tanıtan ve durduran ve şeair-i İslâmiyeyi muhafaza eden ve Sünnet-i Seniyeyi ihya eden eserleri perde altında otuz seneden beri neşretmiş ve muhitinde, âdeta Devr-i Saadet'in bir cilvesini yaşatmıştır. Bir Sünnet-i Seniyeye muhalif hareket etmemek için, işkenceli bir inzivayı ihtiyar etmiştir. Otuz seneden beri milyonlara hükmeden dinsiz ve emsalsiz bir istibdad-ı mutlak, Bedîüzzaman'ı hiçbir cihetten hiçbir vakit hükmü altına alamamış, bilakis zalim müstebidler ona mağlub olmuşlardır.

Yükleniyor...