Sekizinci Kısım

Isparta Hayatı

1950'den sonra

Üstad Said Nursî, Afyon Hapishanesinden 1949'da bir Eylül sabahı tahliye edildi. İki komiser arasında faytonla bir eve geldi. Yanında hizmetine bakan talebeleri de vardı. Üstad'ın Afyon hapsinden sonraki hayatında ve hizmet-i Nuriyesinde şu surette bir inkişaf görünür. Bu tarihe kadar Üstad, evinde geceleri hiç kimseyi bulundurmazdı. Akşamdan tâ kuşluk vaktine kadar kapısı kilitli olarak kalırdı. Afyon hapsinden sonra ise, sadık talebelerinden bazıları hususî hizmetinde kaldı. Üstad'ın odası daima ayrı idi. Ancak bir hizmet olduğu vakit yanına gelinebilirdi.

Afyon hapsinden sonra Üstad -kendi tabirince- bir nevi Üçüncü Said olarak görünüyordu. Çünki bundan sonra hizmet-i Nuriye başka safhalarda tezahür edecekti, küllî bir inkişaf olacaktı. Üstad'ın hizmetine koşan ve Nur hizmeti için yanına gelenler, bilhâssa mektebli gençlerdendi. Rahmet-i İlahiye Afyon hapis musibetini çok cihetlerle rahmete çevirmişti.

Bir vech-i rahmet şu idi: Mahkeme günlerinde muhtelif vilayet ve kazalardan gelen Nur talebeleri birbiriyle tanışarak; hem Üstad, hem Risale-i Nur, hem hizmet-i Nuriye hususunda malûmat sahibi olurlar; ve uhrevî ve imanî olan ve rıza-yı İlahî uğrundaki Nur'dan kopup gelen samimî bir uhuvvet ile bir kuvve-i maneviye elde ederlerdi. Mahkeme günleri Üstad ve talebelerinin kahramanlar kafilesi olarak saf halinde mahkemeye gelişleri, mü'minlerin kalblerinde Allah için sonsuz bir muhabbet ve yakınlığa vesile oluyordu. Bu mahkemeler, iman ve İslâm davasına hizmet için medar-ı teşvik hükmüne geçiyordu. Din düşmanlarının rağmına olarak bu musibet, Risale-i Nur hizmet-i imaniyesini deruhde edecek ve onunla

Yükleniyor...