âyetinin mealinde ve hikmet-i Kur'aniyenin kudsiyeti ve vüs'ati ve şiirden istiğnası hakkındaki âyâtın mühim bir sırrını tefsir etmekle beraber, Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan'ın yüksek mu'cizane hikmetini, felsefenin aşağı ve dar hikmeti ile müvazene ediyor. Hikmet-i Kur'aniyedeki kesret ve vüs'ati ve felsefenin fakr ve iflasını muhtasar beyan etmekle beraber, Kur'anın şiirden istiğnasının ve adem-i tenezzülünün sebebi, hakaik-i Kur'aniyenin yüksekliği ve parlaklığı olduğunu gösterir. Ve mühim bir temsil ile bir nevi i'caz-ı Kur'aniyeyi beyan eder.
İKİNCİ MAKAM: 142
Gençliği, dalalet ve sefahet uçurumuna düşmekten kurtaran ve imanda, bu dünyada dahi hakikî bir cennet lezzeti ve dalalette ise cehennemî bir azab ve sıkıntı bulunduğunu misallerle izah ve isbat eden bir derstir.
İKİNCİ MAKAMIN HAŞİYESİ: 148
Mahpuslara teselli hakkında dört mektubdur.
İKİNCİ MAKAMIN ZEYLİ: 154
(Leyle-i Kadir'de ihtar edilen bir mes'ele-i mühimmedir.)
MEYVE RİSALESİNDEN ALTINCI MES'ELE: 156
HÜVE NÜKTESİ: 160
ONDÖRDÜNCÜ SÖZ:
63
Dar akıllara sığışmayan yüksek ve geniş bir kısım hakaik-i Kur'aniyeyi göze görünen emsal ve nazireleriyle fehme takrib ediyor. Meselâ:
خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ ف۪ى سِتَّةِ اَيَّامٍ ٭ وَلَا رَطْبٍ وَلَا يَابِسٍٍ اِلَّا ف۪ى كِتَابٍ مُب۪ينٍٍ ٭ وَ السَّمٰوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَم۪ينِه۪ ٭ اِنَّمَٓا اَمْرُهُٓ اِذَٓا اَرَادَ شَيْئًا اَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ ٭ وَمَٓا اَمْرُ السَّاعَةِ اِلَّا كَلَمْحِ الْبَصَرِ
İKİNCİ MAKAM: 142
Gençliği, dalalet ve sefahet uçurumuna düşmekten kurtaran ve imanda, bu dünyada dahi hakikî bir cennet lezzeti ve dalalette ise cehennemî bir azab ve sıkıntı bulunduğunu misallerle izah ve isbat eden bir derstir.
İKİNCİ MAKAMIN HAŞİYESİ: 148
Mahpuslara teselli hakkında dört mektubdur.
İKİNCİ MAKAMIN ZEYLİ: 154
(Leyle-i Kadir'de ihtar edilen bir mes'ele-i mühimmedir.)
MEYVE RİSALESİNDEN ALTINCI MES'ELE: 156
HÜVE NÜKTESİ: 160
ONDÖRDÜNCÜ SÖZ:
63
Dar akıllara sığışmayan yüksek ve geniş bir kısım hakaik-i Kur'aniyeyi göze görünen emsal ve nazireleriyle fehme takrib ediyor. Meselâ:
خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ ف۪ى سِتَّةِ اَيَّامٍ ٭ وَلَا رَطْبٍ وَلَا يَابِسٍٍ اِلَّا ف۪ى كِتَابٍ مُب۪ينٍٍ ٭ وَ السَّمٰوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَم۪ينِه۪ ٭ اِنَّمَٓا اَمْرُهُٓ اِذَٓا اَرَادَ شَيْئًا اَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ ٭ وَمَٓا اَمْرُ السَّاعَةِ اِلَّا كَلَمْحِ الْبَصَرِ
Yükleniyor...