Bir gece Medine dışından korkunç bir gürültü işitilmişti. Düşman tarafından bir baskın olduğu sanılmıştı. Herkesten önce Hazret-i Peygamber kılıcını kuşanarak gürültü tarafına koşmuş ve başkaları daha yeni hazırlanırken kendisi geri dönerek: "Korkacak bir şey yok!" diye halkı sükûnete kavuşturmuştu. Hazret-i Ali der ki: "Savaşlarda Hazret-i Peygamber kadar düşmana yaklaşan bir kimse bulunmazdı. Birçok kez, savaş kızışıp başımız dara düşünce, Hazret-i Peygambere sığınırdık."

Hazret-i Peygamber'in Yumuşak Huyu, Bağışlaması ve Keremi

188- Peygamber Efendimiz son derece yumuşak huylu, bağışlayıcı ve mükrim idi. Öfkelenecek yerlerde sükûnetini korur, mübarek hayatına kasdedenleri bile bağışlardı. Uhud savaşında mübarek bir dişi şehid edilmiş, lâtif çehresi kanlar içinde kalmış olduğu halde, yine düşmanlarına bedduada bulunmamış:

"Ya Rabbi! Kavmime hidayet et; çünkü onlar bilmiyorlar," diye yalvarmıştı.

- Niçin bunların aleyhine dua etmiyorsun? diyenlere de:

"Ben lânetleyici olarak gönderilmedim; insanları hak yoluna ve Allah'ın rahmetine çağırmak için gönderildim," diye cevab vermişti.

Mekke-i Mükerreme'yi fethettikleri gün, Kureyş hakkında uygulanan lütuf ve ikram, Hazret-i Peygamber'in ne derece büyük bir ihsan sahibi olduğuna şahiddir.

Hazret-i Peygamber'in Yüksek Hayası

189- Peygamber Efendimiz, gerek yaratılış ve gerek dinî haya bakımından da bütün insanların üstünde idi. Kendisinde bulunan hayanın kemalinden dolayı hiç kimsenin sözünü kesmez, yüzüne uzun boylu bakmazdı. Utanılacak veya çirkin görülecek şeyleri açıkça söylemeyip kapalı bir şekilde anlatırdı. Hoşuna gitmeyen bir sözün bir kimseden çıktığını işitince: "Falan kimse, neden böyle yaptı?" demezdi; "Bazı kimseler neden böyle yapıyormuş?" demekle yetinirdi.

Ashabdan biri, pek ziyade utangaç olduğundan bazı arkadaşları ayıplamak istemişlerdi. Hazret-i Peygamber bunu duyunca: "Onu kendi haline bırakın; çünkü haya (utanma) imandandır," buyurmuş.

Diğer hir hadîs-i şerîfde de: "Haya (utanma) insan için bir süsdür" buyurulmuştur.

Yükleniyor...