Sonuç olarak, insanın sözü de, özü de doğru olmalıdır. Doğru olmayanlar için mutluluk kapıları kapalıdır. İslamiyet gibi, hikmet ve gerçek esasları üzerinde kurulmuş bir dinde doğruluğa aykırı bir şey asla yer bulamaz.
61- Salah: İyi hal, her hayrı kendinde toplayan faziletlerden ibaret yüksek bir vasıftır. Karşıtı "Fesad ve Fücur'dur. Bir millet, kendi ferdlerinin iyiliğine çalışmalıdır. Çalışmazsa, fesadçıların eline esir düşer. Bir müslüman, din ve dünya görevlerini öğrenip güzelce uygulamadıkça iyi hal sahibi olamaz.
62- Sılâ-i Rahim: Akrabayı arayıp sormak, akrabanın kusurlarını bağışlamak muhtaçlarına yardım etmektir. Akraba ile görüşmek, sohbette bulunmak, kendilerine selam ve hediye göndermek sıla-i rahim sayılır. Yakın bulunan akrabayı, mümkün ise, bulundukları yerlere gidip ziyaret etmek, uzak akraba ile de mektuplaşmak gerekir. Karşıtı "Kat-ı Rahîm (akrabayı unutup onlarla ilgiyi kesmek)"dir. Böyle bir tutum, İslamın öğütlediği ailevî ve içtimaî görevlere aykırıdır. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:
"Sılâ-i rahim, ömrü uzatır."
63- Salabet: Metin olmak, kutsal varlıkları korumak için insanın sahib olduğu kalb kuvveti demektir. Karşıtı, gevşeklik ve inanç bozukluğudur. Salabet çok kıymetli bir huydur. Bazan salabat yerine taassub da kullanılır. Taassub, aslında adet ve geleneklerde veya maddî ve manevî şeylerde fazla direnip taraftarlık yapmaktır. Bu yönden iki türlüdür: Biri dine uygun olan taassubdur. İnançlara ve din gerçeklerine gösterilen sebattır. Bu çok iyidir. Diğeri ise, batıl ve faydasız adetler, modalar, fikirler, yapılıp yapılmamasında dinî bir sakınca bulunmayan işler üzerinde gösterilen taassubdur ki, bu pek kötüdür. Ne yazıktır ki, bazı kimseler, bu ikinci kısımdan olan asılsız şeylere dört elle sarıldıkları halde, mukaddesata ve din esaslarına bağlı kalan kimselere bir kusur olmak üzere taassub isnad etmekten kendilerini alamazlar. Bu, cahilce bir görüşün sonucudur, bundan kaçınılmalıdır. Gerçeği gerçek, batılı da batıl görmeye çalışmalıdır.
64- Zarafet: İncelik, kibarlık, ince zeka eseri hoş söz ve işler ile vasıflanma huyudur. Karşıtı, kabalık denilen bir haldır. Bu, ruhlar üzerine fena tesir yaptığından kötüdür. Yaratılışta olan zarafetler, ölçüyü taşırmamak şartıyla iyidir. Fakat her işte ve her sözde zarafet göstermeye çalışmak, vakar ve ciddiyete aykırıdır, hafiflikten ibarettir. Onun için bu hususta aşırı davranmamalıdır.
65- Adl, Adalet: Hakka yönelmek, haksızlıktan kaçınmak, her hakkı sahibine vermeye çalışmaktır. Karşıtı "Zulüm, gadr"dır, insafsızlıktır. Dünyanın bütün düzeni ve düzgünlüğü adaletle kazanılır. Yüce Allah bize adaleti emrediyor. Onun için insan, her davranışını bir ölçü ve adalet içerisinde yapmaya çalışmalıdır. Görevinde adaleti gözetmeyen bir insan, kendisine de, vatanına da, bütün insanlığa da fenalık etmiş olur. Herhangi bir hakkın kaybolmasına veya geciktirilmesine sebeb olmak bir zulümdür. Her hangi kimseden haksız yere bir şey almak zulümdür. Herhangi bir insana veya hayvana haksız yere eziyet vermek de bir zulümdür. Zulmün sonucu ise, azabdır, felakettir. Bir hadis-i şerifde şöyle buyurulmuştur:
61- Salah: İyi hal, her hayrı kendinde toplayan faziletlerden ibaret yüksek bir vasıftır. Karşıtı "Fesad ve Fücur'dur. Bir millet, kendi ferdlerinin iyiliğine çalışmalıdır. Çalışmazsa, fesadçıların eline esir düşer. Bir müslüman, din ve dünya görevlerini öğrenip güzelce uygulamadıkça iyi hal sahibi olamaz.
62- Sılâ-i Rahim: Akrabayı arayıp sormak, akrabanın kusurlarını bağışlamak muhtaçlarına yardım etmektir. Akraba ile görüşmek, sohbette bulunmak, kendilerine selam ve hediye göndermek sıla-i rahim sayılır. Yakın bulunan akrabayı, mümkün ise, bulundukları yerlere gidip ziyaret etmek, uzak akraba ile de mektuplaşmak gerekir. Karşıtı "Kat-ı Rahîm (akrabayı unutup onlarla ilgiyi kesmek)"dir. Böyle bir tutum, İslamın öğütlediği ailevî ve içtimaî görevlere aykırıdır. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:
"Sılâ-i rahim, ömrü uzatır."
63- Salabet: Metin olmak, kutsal varlıkları korumak için insanın sahib olduğu kalb kuvveti demektir. Karşıtı, gevşeklik ve inanç bozukluğudur. Salabet çok kıymetli bir huydur. Bazan salabat yerine taassub da kullanılır. Taassub, aslında adet ve geleneklerde veya maddî ve manevî şeylerde fazla direnip taraftarlık yapmaktır. Bu yönden iki türlüdür: Biri dine uygun olan taassubdur. İnançlara ve din gerçeklerine gösterilen sebattır. Bu çok iyidir. Diğeri ise, batıl ve faydasız adetler, modalar, fikirler, yapılıp yapılmamasında dinî bir sakınca bulunmayan işler üzerinde gösterilen taassubdur ki, bu pek kötüdür. Ne yazıktır ki, bazı kimseler, bu ikinci kısımdan olan asılsız şeylere dört elle sarıldıkları halde, mukaddesata ve din esaslarına bağlı kalan kimselere bir kusur olmak üzere taassub isnad etmekten kendilerini alamazlar. Bu, cahilce bir görüşün sonucudur, bundan kaçınılmalıdır. Gerçeği gerçek, batılı da batıl görmeye çalışmalıdır.
64- Zarafet: İncelik, kibarlık, ince zeka eseri hoş söz ve işler ile vasıflanma huyudur. Karşıtı, kabalık denilen bir haldır. Bu, ruhlar üzerine fena tesir yaptığından kötüdür. Yaratılışta olan zarafetler, ölçüyü taşırmamak şartıyla iyidir. Fakat her işte ve her sözde zarafet göstermeye çalışmak, vakar ve ciddiyete aykırıdır, hafiflikten ibarettir. Onun için bu hususta aşırı davranmamalıdır.
65- Adl, Adalet: Hakka yönelmek, haksızlıktan kaçınmak, her hakkı sahibine vermeye çalışmaktır. Karşıtı "Zulüm, gadr"dır, insafsızlıktır. Dünyanın bütün düzeni ve düzgünlüğü adaletle kazanılır. Yüce Allah bize adaleti emrediyor. Onun için insan, her davranışını bir ölçü ve adalet içerisinde yapmaya çalışmalıdır. Görevinde adaleti gözetmeyen bir insan, kendisine de, vatanına da, bütün insanlığa da fenalık etmiş olur. Herhangi bir hakkın kaybolmasına veya geciktirilmesine sebeb olmak bir zulümdür. Her hangi kimseden haksız yere bir şey almak zulümdür. Herhangi bir insana veya hayvana haksız yere eziyet vermek de bir zulümdür. Zulmün sonucu ise, azabdır, felakettir. Bir hadis-i şerifde şöyle buyurulmuştur:
Yükleniyor...