11- İslam dininde ilmin kıymeti pek büyüktür. İlim bir nurdur, bir hayattır, bir cemiyetin yaşamasına ve yükselmesine sebebdir. Cahillik ise, bir karanılıktır, bir ölüm, bir felakettir.
Resûlü Ekrem Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), Lokman Hekîm'in oğluna şöyle bir öğüt vermiş olduğunu buyurmuştur: "Yavrum! Alimlerin meclisine devam et, hekimlerin sözlerini dinle. Çünkü Yüce Allah yeryüzünü çisinti ile dirilttiği gibi, ölü bir kalbi de şübhesiz hikmet nuru ile diriltir."
12- İslamda her meslek sahibi için, o meslekle ilgili dinî meseleleri bilmek bir farzdır, önemli bir görevdir. Ticaretle uğraşacak kimselerin ticaretle ilgili helal ve haram gibi işleri önce öğrenmeleri gerekir. Böylece yapacakları işlemlerde dine aykırı bir şey bulunmamış olur.
13- İslam kadınları, abdest, namaz ve oruç gibi dinle ilgili bir kısım meseleleri ya kocaları ve mahremleri aracılığı ile öğrenir veya kocalarının izni ile ara sıra bir ilim meclisine giderek öğrenmeye çalışırlar. Fakat kocalarının rızası olmadıkça bir ilim meclisine çıkıp gidemezler. Ancak bir kadına dinle ilgili bir meseleyi öğretmek gereği yüz gösterirse, bakılır: Eğer kocası bu meseleyi çözer veya ehlinden öğrenip kendisine bildirirse maksad elde edilmiş olur. Fakat kocası bunu çözemez ve sorup öğrenmekten çekinirse, kadın o meseleyi gidip ehlinden öğrenmek yetkisine sahibdir. Yeter ki o kadın, İslam adabına uygun hareket etmiş olsun.
14- İlim alanında hakka yardım için, bir hakkın açıklanmasını ortaya çıkarmak için, ilim üzerinde bilgilerin artmasını sağlamak için yapılan karşılıklı görüşmeler ve münazaralar caizdir. Bunlar ibadetten sayılır. Fakat bir müslümanı aşağı düşürmek ve mahcub etmek için, bir mala veya bir rütbeye kavuşmak için yapılacak etkili ve fazla konuşmalar ve tenkidler haramdır, İslam ahlakına aykırıdır.
15- İlim alanında "Mira Mücadele" denilen söz söyleme şekli asla caiz değildir. "Mira" başkasının sözlerinde veya anlamında görülen bir noksandan dolayı hemen ona itiraz edivermektir. Bu itiraz, kendini büyük görmekten ve göstermekten ileri gelir. Onun için söylenilen bir sözü hemen düzeltmeye kalkışmamalıdır. Ancak din yönünden bir yarar varsa, o zaman yumuşaklıkla ve kibarca hareket etmelidir.
Bir hadis-i şerifde şöyle buyurulmuştur:
"Kul, haklı olduğu halde bile mirâyı (yersiz mücadeleyi) terk etmedikçe, imanın hakîkatını tamamlamış olmaz."
Resûlü Ekrem Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), Lokman Hekîm'in oğluna şöyle bir öğüt vermiş olduğunu buyurmuştur: "Yavrum! Alimlerin meclisine devam et, hekimlerin sözlerini dinle. Çünkü Yüce Allah yeryüzünü çisinti ile dirilttiği gibi, ölü bir kalbi de şübhesiz hikmet nuru ile diriltir."
12- İslamda her meslek sahibi için, o meslekle ilgili dinî meseleleri bilmek bir farzdır, önemli bir görevdir. Ticaretle uğraşacak kimselerin ticaretle ilgili helal ve haram gibi işleri önce öğrenmeleri gerekir. Böylece yapacakları işlemlerde dine aykırı bir şey bulunmamış olur.
13- İslam kadınları, abdest, namaz ve oruç gibi dinle ilgili bir kısım meseleleri ya kocaları ve mahremleri aracılığı ile öğrenir veya kocalarının izni ile ara sıra bir ilim meclisine giderek öğrenmeye çalışırlar. Fakat kocalarının rızası olmadıkça bir ilim meclisine çıkıp gidemezler. Ancak bir kadına dinle ilgili bir meseleyi öğretmek gereği yüz gösterirse, bakılır: Eğer kocası bu meseleyi çözer veya ehlinden öğrenip kendisine bildirirse maksad elde edilmiş olur. Fakat kocası bunu çözemez ve sorup öğrenmekten çekinirse, kadın o meseleyi gidip ehlinden öğrenmek yetkisine sahibdir. Yeter ki o kadın, İslam adabına uygun hareket etmiş olsun.
14- İlim alanında hakka yardım için, bir hakkın açıklanmasını ortaya çıkarmak için, ilim üzerinde bilgilerin artmasını sağlamak için yapılan karşılıklı görüşmeler ve münazaralar caizdir. Bunlar ibadetten sayılır. Fakat bir müslümanı aşağı düşürmek ve mahcub etmek için, bir mala veya bir rütbeye kavuşmak için yapılacak etkili ve fazla konuşmalar ve tenkidler haramdır, İslam ahlakına aykırıdır.
15- İlim alanında "Mira Mücadele" denilen söz söyleme şekli asla caiz değildir. "Mira" başkasının sözlerinde veya anlamında görülen bir noksandan dolayı hemen ona itiraz edivermektir. Bu itiraz, kendini büyük görmekten ve göstermekten ileri gelir. Onun için söylenilen bir sözü hemen düzeltmeye kalkışmamalıdır. Ancak din yönünden bir yarar varsa, o zaman yumuşaklıkla ve kibarca hareket etmelidir.
Bir hadis-i şerifde şöyle buyurulmuştur:
"Kul, haklı olduğu halde bile mirâyı (yersiz mücadeleyi) terk etmedikçe, imanın hakîkatını tamamlamış olmaz."
Yükleniyor...