vakıf, emanet, ariyet verme ve alma, borç alma, kısastan dolayı sulh, emanet verip alma, borcu ödeme, borcu alma, elbise dikme, elbise giydirme, hayvan kesme, hayvana bindirme, küçük yaştaki çocuğu evlendirme gibi...

Örnek: "Vallahi falan kadını nikahlamayacağım" diye yemin eden kimse, o kadını bir vekil aracılığı ile nikahlasa, yemininde hanis olmakla üzerine keffaret gerekir. Çünkü bu hususta vekil, bir araç ve bir elçiden başka bir şey değildir. Bu işlemin bütün hakları o yemin edene aittir.

214- "Şunu , şu adama bağışlayacağım" diye yemin eden kimse, o şeyi bağışladığı halde, o adam kabul etmese hanis olmaz (yemini bozulmuş sayılmaz). Ariyet, vasiyet ikrar gibi, diğer bağış suretiyle olan sözleşmelerde de hüküm böyledir.

Fakat: "Şu malı falan zata satacağım" diye yemin eden kimse, o malı sattığı halde o zat malı kabul etmese hanis olur (yemini bozulmuş olduğundan keffaret gerekir). Çünkü satma işlemi kabule bağlıdır. Yalnız sattım demekle bağlantı olmaz. Satma işlemi de yapılmamış olur. Kiralama, nikâh ve rehin gibi, iki tarafın icab ve kabulleri üzerine yapılan işlemlerde de hüküm böyledir. Bunlar üzerindeki yemin, olumsuz olarak yapıldığı takdirde de bu hüküm uygulanır. Örnek: Bir kimse: "Şu malı falan adama bağışlamayacağım" diye yemin ettiği halde, bağışlayıp da o adam kabul etmese, hanis olur. Aksine olarak: "Satmayacağım" diye yemin ettiği halde satsa da o adam kabul etmese, hanis olmaz.

Demek oluyor ki, hibe gibi bağışlamalarda, yalnız bağışlayıcının icabı (tek taraflı irade beyanı) yeterli oluyor. Fakat alışveriş ve kiralama gibi karşılıklı irade beyanlarını (icap ve kabulü) gerektiren işlemlerde, yalnız bir taraftan yapılan icab beyanı yeterli olmuyor. Kabulün de bulunması gerekiyor.

215- Sohbet ve birbiriyle anlaşıp yaklaşma, lezzet ve acı duyma, üzüntü ve sevinç gibi sağlığa bağlı bulunan işlerde yemin, yalnız sağlıkla kayıtlanır. Ölünün diriye ortak olacağı işlerde ise, hem hayat hem de ölüm hallerinde geçerli olur.

Buna göre, bir kimse, bir adama hitaben: "Seninle konuşursam, senin yanına girersem, seni öpersem, seni döğersem şöyle olsun" şeklinde yemin ettikten sonra, o adam ölse, artık yeminin bir hükmü kalmaz. Ölü halinde olan o adama söz söylemekle veya yanına girmekle veya onu öpmekle veya onun cesedine vurup dövmekle yemin bozulmaz ve ceza gerekmez.

Fakat: "Seni yıkarsam, sana elbise giydirirsem, sana dokunursam, seni bir şeye bindirirsem, seni taşırsam" şeklinde yemin etse, onu öldükten sonra yıkamakla, kefenlemekle, vücudunu okşamakla, bir şeye bindirmekle veya taşımakla hanis olur, kefffaret gerekir.

216- "Falan kimse ile konuşmayacağım, söz söylemeyeceğim" diye yapılan yemin, o kimseye sadece işaret etmekle, mektub yazmakla veya haber göndermekle bozulmuş olmaz. Çünkü bu işler, konuşma ve söyleme sayılmaz.

Yükleniyor...