Bedîüzzaman Hazretlerinin bizlere yazdığı cevabî mektublarında, o kıymetdar, bînazir Üstad Bedîüzzaman Hazretleri, sizleri binlerle tebrik etmiş ve Anadolu'da Kur'an ve iman kahramanlarının halefleri olan Nurcularla, Arabistan'daki hakikat-ı Kur'aniyeye müteveccih İslâmları, iki kardeş olarak hizb-ül Kur'anın dairesi içinde çok saflardan iki mütevafık ve müterafık saf teşkil ettiklerini müjdelemiş ve o mü'min kardeşlerimizin Risale-i Nur'la ciddî alâkalarıyla beraber, bir kısmını Arabçaya tercüme edip neşretmek niyetlerinizden fevkalâde memnun olduklarını ve mübarek İslâm cemaatlerinin Urfa'daki Nur şakirdleriyle ve Nur eczalarıyla himayetkârane alâkadar olmasını yazmaklığımızı bizlere emretmiş bulunuyorlar.
Ey aziz ve necib kavm-i Arab'ın nuranî a'zâları! Tarihin a'makına gömülen ve maziden istikbale atlayan ecdadlarımıza, bu millet-i İslâmı parçalamak için bin dörtyüz seneden beri hücum eden küffar orduları, en nihayet Birinci Harb-i Umumî'de emellerine muvaffak oldular. Türk ve Arab iki hakikî Müslüman kardeşin bin senelik sarsılmayan muhabbetlerini pek çok desiselerle, yalanlarla söndürdüler. Ehl-i İslâmın ve nev'-i beşerin medar-ı fahri ve bütün mevcudatın sebeb-i hilkati ve bütün füyuzat-ı İlahiyenin mazharı o âlî Peygamber'in Ravza-i Mutahharasına yüzler sürmek için pek büyük bir iştiyakı kalblerinde yaşattıklarına tahammül edemediler. O âlî Peygamber-i Zîşan'ın küçücük bir iltifatına mazhar olmak için, ruhlarına varıncaya kadar her şeylerini feda ettiklerini hazmedemediler. 1400 seneden beri zeminin yüzünde, zamanın sahifeleri üzerinde ve şehidlerin ve gazilerin beyaz kılınç kalemleriyle kırmızı mürekkebleriyle yazıp tarihe emanet bıraktıkları medar-ı iftiharları muhteşem yazılarını, Müslümanlara unutturmak istediler. Bu azimle yürüyen o amansız düşmanlar, pek acı işkenceler altında ezdikleri Türk ve Arab bu iki kardeşi, bir daha ittihad etmemek için en müdhiş muahedelerin zincirleriyle bağladılar. Çelik zincirler altında senelerle inlettirdiler. Her türlü şenaati Müslümanlığa icra ettiler.
Heyhat! İnayet-i İlahiyenin tekrar yâr olacağını, Risale-i Nur gibi pek büyük ve pek hârika bir tefsir-i Kur'anla ve onun âlî müellifi Bedîüzzaman'la, Müslümanlığın büyük zaferini bilemediler ve göremediler. O eserler ki, vahdaniyet-i İlahiye ile Risalet-i Muhammediyeyi (A.S.M.)
Ey aziz ve necib kavm-i Arab'ın nuranî a'zâları! Tarihin a'makına gömülen ve maziden istikbale atlayan ecdadlarımıza, bu millet-i İslâmı parçalamak için bin dörtyüz seneden beri hücum eden küffar orduları, en nihayet Birinci Harb-i Umumî'de emellerine muvaffak oldular. Türk ve Arab iki hakikî Müslüman kardeşin bin senelik sarsılmayan muhabbetlerini pek çok desiselerle, yalanlarla söndürdüler. Ehl-i İslâmın ve nev'-i beşerin medar-ı fahri ve bütün mevcudatın sebeb-i hilkati ve bütün füyuzat-ı İlahiyenin mazharı o âlî Peygamber'in Ravza-i Mutahharasına yüzler sürmek için pek büyük bir iştiyakı kalblerinde yaşattıklarına tahammül edemediler. O âlî Peygamber-i Zîşan'ın küçücük bir iltifatına mazhar olmak için, ruhlarına varıncaya kadar her şeylerini feda ettiklerini hazmedemediler. 1400 seneden beri zeminin yüzünde, zamanın sahifeleri üzerinde ve şehidlerin ve gazilerin beyaz kılınç kalemleriyle kırmızı mürekkebleriyle yazıp tarihe emanet bıraktıkları medar-ı iftiharları muhteşem yazılarını, Müslümanlara unutturmak istediler. Bu azimle yürüyen o amansız düşmanlar, pek acı işkenceler altında ezdikleri Türk ve Arab bu iki kardeşi, bir daha ittihad etmemek için en müdhiş muahedelerin zincirleriyle bağladılar. Çelik zincirler altında senelerle inlettirdiler. Her türlü şenaati Müslümanlığa icra ettiler.
Heyhat! İnayet-i İlahiyenin tekrar yâr olacağını, Risale-i Nur gibi pek büyük ve pek hârika bir tefsir-i Kur'anla ve onun âlî müellifi Bedîüzzaman'la, Müslümanlığın büyük zaferini bilemediler ve göremediler. O eserler ki, vahdaniyet-i İlahiye ile Risalet-i Muhammediyeyi (A.S.M.)
Yükleniyor...