حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ
deriz.
Dokuzuncusu:
Çok mühimdir. Fakat bizi mahkûm edenlerin, Risale-i Nur'u mütalaalarının hatırı için, onları kızdırmamak fikriyle yazmadım.
Onuncusu:
Kuvvetli ve ehemmiyetlidir. Fakat yine onları küstürmemek niyetiyle şimdilik yazmadım.
{(Haşiye) : Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm mu'cize-i kübra-yı Mi'racıyla, cinn ve inse ve melaikeye nübüvvetini gösterdiği ve müşrikîne ve münafıklara karşı, erkân-ı imaniyenin kutbu olan Zât-ı Zülcelal'i, Cennet'i ve Cehennem'i bizzât gözüyle müşahede edip, Muhammed-ül Emin ismiyle müsemma olan zât-ı mübarekiyle, Cenab-ı Hakk'ın varlığını ve haşri ve mahkeme-i kübrayı bütün cinn ve inse haber verdiği gibi; Risale-i Nur da, "Haşirdeki Mahkeme-i Kübraya Bir Arzuhal" olan bu risale ile bu asrın imanî, itikadî olan istinad noktaları sarsıldığından, şekk ve şübheye düşen ehl-i imana ve ehl-i vukufa ve ehl-i hâkimlere, Cenab-ı Hakk'ın varlığını ve adaletini, mahkeme-i kübrayı ve haşri, âlem-i gaybı, âlem-i şehadete getirip; kat'iyyen aslâ şekk ve şübhe olmayacak derecede; dalalete, küfr-ü mutlaka düşenlere Cehennem'i ve ehl-i imana da Cennet'i, bu dünyada gözlere göstermiştir. Bütün nev'-i beşere iman-ı tahkikîyi hakkalyakîn isbat etmiştir. Cenab-ı Hak, Risale-i Nur Müellifi Üstadımızdan ebediyen razı olsun, âmîn! Küçük Ali}
Yükleniyor...