-Benim Cezire'de çok âlimlerim var; eğer hepsini ilzam edebilirsen senin dediğini yaparım, eğer ilzam edemezsen seni Fırat Nehri'ne atarım.
Molla Said:
-Bütün ülemayı ilzam etmek benim haddim olmadığı gibi, beni de nehre atmak senin haddin değildir. Fakat ülemaya cevab verince sizden birşey isterim ki, o da mavzer tüfeğidir. Şayet sözünde durmazsan, seni onunla öldüreceğim, der.
Bu muhavereden sonra Paşa ile birlikte atlarla Cezire'ye giderler. Yolda Paşa kat'iyyen Molla Said'le konuşmaz. Bani Hanı dedikleri mevkie gelince, yorgunluğundan Molla Said orada biraz yatar; uykudan uyanır uyanmaz etrafında bütün Cezire âlimlerinin, kitabları ellerinde beklediklerini görür. Biraz görüştükten sonra çay ikram edilir. Cezire âlimleri Molla Said'in şöhretini işittikleri için, mebhut ve hayran bir vaziyette çaylarını bile unutarak Molla Said'in sualine intizar etmekte idiler. Molla Said ise kendi çayını içtikten sonra dalgın dalgın karşısında bulunan bir-iki âlimin çayını da içer, onlar farkedemezler. Mustafa Paşa, hocalara hitaben:
-Ben okumuş değilim, fakat Molla Said ile mücadelenizde mağlub olacağınızı şimdi anlıyorum. Zira bakıyorum ki, siz düşünmekten çaylarınızı unuttuğunuz halde, Molla Said kendi çayını içtikten başka iki-üç bardak da sizin çayınızı içti.
Bunun üzerine, biraz latife ettikten sonra Molla Said bu âlimlere karşı:
-Efendiler! Bendeniz va'detmişim, hiç kimseye sual sormam. Binaenaleyh suallerinize muntazırım, der.
Bu hocalar kırk kadar sual sorarlar. Umumuna cevab verdikten sonra, her nasılsa Molla Said bir sualin cevabını yanlış söylediği halde karşısındakiler doğru telakki ederek tasdik etmişlerdi. Meclis dağılınca Molla Said hatırlar, hemen arkalarından koşarak:
-Affedersiniz, bir sualin cevabını yanlış söylediğim halde farkına varmadınız, diyerek cevabını tashih eder.
Hocalar dediler:
Molla Said:
-Bütün ülemayı ilzam etmek benim haddim olmadığı gibi, beni de nehre atmak senin haddin değildir. Fakat ülemaya cevab verince sizden birşey isterim ki, o da mavzer tüfeğidir. Şayet sözünde durmazsan, seni onunla öldüreceğim, der.
Bu muhavereden sonra Paşa ile birlikte atlarla Cezire'ye giderler. Yolda Paşa kat'iyyen Molla Said'le konuşmaz. Bani Hanı dedikleri mevkie gelince, yorgunluğundan Molla Said orada biraz yatar; uykudan uyanır uyanmaz etrafında bütün Cezire âlimlerinin, kitabları ellerinde beklediklerini görür. Biraz görüştükten sonra çay ikram edilir. Cezire âlimleri Molla Said'in şöhretini işittikleri için, mebhut ve hayran bir vaziyette çaylarını bile unutarak Molla Said'in sualine intizar etmekte idiler. Molla Said ise kendi çayını içtikten sonra dalgın dalgın karşısında bulunan bir-iki âlimin çayını da içer, onlar farkedemezler. Mustafa Paşa, hocalara hitaben:
-Ben okumuş değilim, fakat Molla Said ile mücadelenizde mağlub olacağınızı şimdi anlıyorum. Zira bakıyorum ki, siz düşünmekten çaylarınızı unuttuğunuz halde, Molla Said kendi çayını içtikten başka iki-üç bardak da sizin çayınızı içti.
Bunun üzerine, biraz latife ettikten sonra Molla Said bu âlimlere karşı:
-Efendiler! Bendeniz va'detmişim, hiç kimseye sual sormam. Binaenaleyh suallerinize muntazırım, der.
Bu hocalar kırk kadar sual sorarlar. Umumuna cevab verdikten sonra, her nasılsa Molla Said bir sualin cevabını yanlış söylediği halde karşısındakiler doğru telakki ederek tasdik etmişlerdi. Meclis dağılınca Molla Said hatırlar, hemen arkalarından koşarak:
-Affedersiniz, bir sualin cevabını yanlış söylediğim halde farkına varmadınız, diyerek cevabını tashih eder.
Hocalar dediler:
Yükleniyor...