zamanda ve mahrumiyet içinde tam bir feragat-ı nefs ettiğini ve onun Risale-i Nur'u müceddid-i din olduğunu kat'iyyen tasdik ederim. Cenab-ı Hak onu muvaffak eylesin, âmîn!" demiş. Hem; bazıların sakal bırakmamaklığına itirazları münasebetiyle; Mevlâna Celaleddin-i Rumî'nin pederleri olan Sultan-ül Ülema'nın bir kıssası ile onu müdafaa edip:

"Bedîüzzaman'ın elbette bir içtihadı vardır. İtiraz edenler haksızdır." demiş ve Hoca Mustafa'ya (merhum) emretmiş: "Söylediğimi yaz!"

Bedîüzzaman'a kemal-i hürmetle selâm ederim. Te'lifatınızın ikmaline hırz-ı can ile dua etmekteyim. Bazı ülema-yı sû'un tenkidine uğradığına müteessir olma. Zira yemişli ağaç taşlanır, kaziyesi meşhurdur. Mücahedatınıza devam buyurun. Cenab-ı Hak ve Feyyaz-ı Mutlak âcilen murad ve matlubunuza muvaffak-ı bilhayr eylesin! Âmîn. Bâki Hakk'ın birliğine emanet olunuz.

Eski Fetva Emini Ali Rıza

İşte böyle müdakkik ve ilim ve şeriat ve Kur'an cihetinde bu zamanda söz sahibi en büyük âlim böyle hükmetmiş.

* * *


Aziz, sıddık, müdakkik, müstakim kardeşlerim!

Gayet ciddî bir ihtarla bir hakikatı beyan etmeye lüzum var. Şöyle ki:

لَا يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلَّا اللّٰهُ

sırrıyla ehl-i velayet, gaybî olan şeyleri bildirilmezse bilmezler. En büyük bir veli dahi, hasmının hakikî halini bilmedikleri için, haksız olarak mübareze etmesini Aşere-i Mübeşşere'nin mabeynindeki muharebe gösteriyor. Demek iki veli, iki ehl-i hakikat birbirini inkâr etmekle makamlarından sukut etmezler. Meğer bütün bütün zahir-i şeriata muhalif ve hatası zahir bir içtihad ile hareket edilmiş ola. Bu sırra binaen

وَ الْكَاظِم۪ينَ الْغَيْظَ وَ الْعَاف۪ينَ عَنِ النَّاسِ

deki ulüvv-ü cenab düsturuna ittibaen ve avam-ı mü'minînin şeyhlerine karşı hüsn-ü zanlarını kırmamakla, imanlarını sarsılmadan muhafaza etmek ve Risale-i Nur'un erkânlarını haksız itirazlara karşı haklı fakat zararlı

Yükleniyor...