dolu olmakla beraber; Hak'ta, Hak yolunda fâni olup, şahsından feragat etmede de mümtaz bir fedakâr olarak nazara çarpmaktadır. İlahî bir inayete mazhariyetle, dağ gibi engelleri aşıp; bu asrın yüzlerce menfî cereyanları karşısında kudsî davasını çekinmeyerek ilân edip selâmete çıkarması, kendisinin fâni şahsiyetinden tamamıyla feragat ettiğini, Hak yolunda fedai olduğunu göstermektedir.
Evet Said Nursî şahsî dehâsıyla insanlık âleminde yeni bir çığır açmamıştır. Bu zât, bütün istidadını ve benliğini ezelî bir hakikata feda ederek; bütün zamanlarda hükümran olan bir hakikatı dava edinmiştir. Şahsında ve hizmetinde görünen bütün yüksek vasıf ve kemalât, ancak kudsî davasından aksetmektedir. Nasılki binler âyine ortasında bulunan bir lâmba, nuranî ışığa mâlik olduğu için karşısındaki âyineler adedince külliyet kesbeder ve o kadar kıymet alır. Zira her bir âyinede bir lâmba, ışığıyla beraber mevcuddur.. aynen öyle de, Bedîüzzaman şu kâinatın ve umum zamanların manevî güneşi olan Kur'an-ı Hakîm'e ve Din-i Mübin-i İslâm'ın mübelliği Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'a müteveccih olmuştur. Ve onların ziyasına ma'kes Risale-i Nur'un zuhuruna, inkişafına vesile olduğu için; eserinden ışık alan, davasından feyiz ve kuvvet alan yüzbinler, hattâ milyonlarca insanın âyine-misal akıl, kalb ve ruhlarında manen yaşamakta ve örnek bir insan, büyük bir mütefekkir olarak kabul ve yâd edilmektedir.
İşte onu manen yaşatan bu gibi kıymetlerdir. Dalalet cereyanlarının karşısında ehl-i iman fedakârlarından büyük bir şahs-ı manevî meydana çıkararak, muhkem bir sedd-i Kur'anî ve imanî tesis edip mü'minlerin nokta-i istinadı olmasıdır. İnandığı kudsî davaya gösterdiği azm ü sebatla, mü'minlerin kalblerini ihtizaza vererek, ruhlarda İslâmî aşk ve heyecanı uyandırmasıdır. Fânilere perestiş eden bîçare insanlara, bâki ve lâyemut bir hakikatı gösterip nazarları oraya çevirmeğe çalışmasıdır. Vazifesinin böyle ulviyeti ile beraber, -fakat beşeriyet itibariyle- ubudiyet vazifesiyle de kendini herkesten ziyade kusurlu, noksan ve âciz gören ve öyle bilen, dergâh-ı rahmette acz ve fakr ile niyaz eden ve insanlığa rahmeti, saadeti taleb eden bir abd-i azizdir, bir fakir-i müstağnidir. Evet o, "Bir kimsenin imanını kurtarırsam, o zaman bana Cehennem dahi gül
Evet Said Nursî şahsî dehâsıyla insanlık âleminde yeni bir çığır açmamıştır. Bu zât, bütün istidadını ve benliğini ezelî bir hakikata feda ederek; bütün zamanlarda hükümran olan bir hakikatı dava edinmiştir. Şahsında ve hizmetinde görünen bütün yüksek vasıf ve kemalât, ancak kudsî davasından aksetmektedir. Nasılki binler âyine ortasında bulunan bir lâmba, nuranî ışığa mâlik olduğu için karşısındaki âyineler adedince külliyet kesbeder ve o kadar kıymet alır. Zira her bir âyinede bir lâmba, ışığıyla beraber mevcuddur.. aynen öyle de, Bedîüzzaman şu kâinatın ve umum zamanların manevî güneşi olan Kur'an-ı Hakîm'e ve Din-i Mübin-i İslâm'ın mübelliği Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'a müteveccih olmuştur. Ve onların ziyasına ma'kes Risale-i Nur'un zuhuruna, inkişafına vesile olduğu için; eserinden ışık alan, davasından feyiz ve kuvvet alan yüzbinler, hattâ milyonlarca insanın âyine-misal akıl, kalb ve ruhlarında manen yaşamakta ve örnek bir insan, büyük bir mütefekkir olarak kabul ve yâd edilmektedir.
İşte onu manen yaşatan bu gibi kıymetlerdir. Dalalet cereyanlarının karşısında ehl-i iman fedakârlarından büyük bir şahs-ı manevî meydana çıkararak, muhkem bir sedd-i Kur'anî ve imanî tesis edip mü'minlerin nokta-i istinadı olmasıdır. İnandığı kudsî davaya gösterdiği azm ü sebatla, mü'minlerin kalblerini ihtizaza vererek, ruhlarda İslâmî aşk ve heyecanı uyandırmasıdır. Fânilere perestiş eden bîçare insanlara, bâki ve lâyemut bir hakikatı gösterip nazarları oraya çevirmeğe çalışmasıdır. Vazifesinin böyle ulviyeti ile beraber, -fakat beşeriyet itibariyle- ubudiyet vazifesiyle de kendini herkesten ziyade kusurlu, noksan ve âciz gören ve öyle bilen, dergâh-ı rahmette acz ve fakr ile niyaz eden ve insanlığa rahmeti, saadeti taleb eden bir abd-i azizdir, bir fakir-i müstağnidir. Evet o, "Bir kimsenin imanını kurtarırsam, o zaman bana Cehennem dahi gül
Yükleniyor...