Birinci Delil:
Onüç senedir, siyaset lisanı olan gazeteleri bu müddet zarfında hiç okumadığım; dokuz sene oturduğum Barla köyünde, dokuz ay ikamet ettiğim Isparta'da dostlarım biliyorlar. Yalnız Isparta tevkifhanesinde, gayet insafsız bir gazetecinin, dinsizcesine, Risale-i Nur'un talebelerine hücumunun bir fıkrası, istemediğim halde kulağıma girdi.
İkinci Delil:
On senedir Isparta Vilayetinde bulunuyordum. Dünyanın çok tahavvülâtı içinde siyasete karışmak teşebbüsüne dair hiçbir emare, hiçbir tereşşuhat görülmediğidir.
Üçüncü Delil:
Hiçbir hatıra gelmeyen, âni olarak benim ikametgâhım bastırıldı, tam taharri edildi. On seneden beri en mahrem evrakımı ve kitablarımı aldılar. Hem vali dairesi, hem polis dairesi, bu kitablarımda siyaset-i hükûmete ilişecek hiçbir maddeyi bulamadıklarını itiraf etmeleridir. Acaba on sene değil, belki on ay benim gibi sebebsiz nefyedilen ve merhametsizce zulüm gören ve işkenceli tazyik ve tarassud edilen bir adamın en mahrem evrakı meydana çıksa, zalimlerin yüzlerine savrulacak on madde çıkmaz mı?
Eğer denilse: "Yirmiden ziyade mektubların yakalandı?" Ben de derim: O mektublar, birkaç sene zarfında yazılmışlar. Acaba on sene zarfında on dosta, on ve yirmi ve yüz mektub çok mu? Madem muhabere serbesttir ve dünyanıza ilişmezler, bin olsa da bir suç teşkil etmezler.
Dördüncü Delil:
Müsadere edilen bütün kitablarımı görüyorsunuz ki,
Yükleniyor...