İkinci vecih:
Aynı satırın başında
وَكُنْ قَادِرِىَّ الْوَقْتِ
fıkrasıyla o müridine diyor ki: "Vaktin Abdülkadirîsi ol." Bu
قَادِرِى
kelimatı, hesab-ı ebcedî ile üçyüz yirmibeş (325) eder. Üstadımızın lakabı "Nursî" olduğu cihetle, "Nursî"nin makam-ı ebcedîsi üçyüz yirmialtı (326) ediyor. Bir tek fark var. O tek eliftir. Bin manasında "elf"e remzeder. Demek bin üçyüz yirmibeşde (1325) Şeyh-i Geylanî'ye mensub bir zât, Şeyh-i Geylanî tarzında hakikat-ı Kur'aniyeyi müdafaa etmeye çalışacak. Hakikaten Üstadımız, bin üçyüz yirmialtı (1326) senesinde -Hürriyetin ikinci senesi- mücahede-i maneviyeye atılmıştır.
Üçüncü vecih:
Onun iki ismi var: "Said", "Bedîüzzaman." Bu iki ismin mecmuunun makam-ı ebcedîsi "Ez-zaman"daki şedde sayılmazsa üçyüz yirmidokuz (329) ediyor. İki "dal" bir sayılsa üçyüzyirmibeş (325). Aynen
كُنْ قَادِرِىَّ الْوَقْتِ
deki muhatab o olmasına işaret ediyor, belki delalet ediyor. Eğer "Ez-zaman"daki okunmayan elif-lâm sayılsa, kaideten
قَادِرِى
ye dahi bir elif-lâm dâhil olmak lâzım gelir. Çünki tarif için, muzafünileyh kalktıktan sonra elif-lâm lâzım gelir, o halde dahi müsavi olurlar.
Dördüncü vecih:
Bu beş satırda Hazret-i Şeyh, istikbalde bir müridine teminat veriyor.
قُلْ وَلَا تَخَفْ
"Korkma, sözlerini söyle" diyor. Sen şark ve garba gideceksin; çok fitnelere ve şerlere girip, umumunda esbab-ı âdiyenin fevkinde bir tarz ile kurtularak mahfuz kalacaksın. Evet, bu hizmet-i Kur'aniye içindeki zât, hakikaten esaretle şarka gitti. Ve yine acib bir esaretle Asya'nın garbında ondokuz sene kaldı. Hazret-i Şeyh'in dediği gibi, çok şehirleri gezdi. Mücahedesi Sözler'ledir.
Aynı satırın başında
وَكُنْ قَادِرِىَّ الْوَقْتِ
fıkrasıyla o müridine diyor ki: "Vaktin Abdülkadirîsi ol." Bu
قَادِرِى
kelimatı, hesab-ı ebcedî ile üçyüz yirmibeş (325) eder. Üstadımızın lakabı "Nursî" olduğu cihetle, "Nursî"nin makam-ı ebcedîsi üçyüz yirmialtı (326) ediyor. Bir tek fark var. O tek eliftir. Bin manasında "elf"e remzeder. Demek bin üçyüz yirmibeşde (1325) Şeyh-i Geylanî'ye mensub bir zât, Şeyh-i Geylanî tarzında hakikat-ı Kur'aniyeyi müdafaa etmeye çalışacak. Hakikaten Üstadımız, bin üçyüz yirmialtı (1326) senesinde -Hürriyetin ikinci senesi- mücahede-i maneviyeye atılmıştır.
Üçüncü vecih:
Onun iki ismi var: "Said", "Bedîüzzaman." Bu iki ismin mecmuunun makam-ı ebcedîsi "Ez-zaman"daki şedde sayılmazsa üçyüz yirmidokuz (329) ediyor. İki "dal" bir sayılsa üçyüzyirmibeş (325). Aynen
كُنْ قَادِرِىَّ الْوَقْتِ
deki muhatab o olmasına işaret ediyor, belki delalet ediyor. Eğer "Ez-zaman"daki okunmayan elif-lâm sayılsa, kaideten
قَادِرِى
ye dahi bir elif-lâm dâhil olmak lâzım gelir. Çünki tarif için, muzafünileyh kalktıktan sonra elif-lâm lâzım gelir, o halde dahi müsavi olurlar.
Dördüncü vecih:
Bu beş satırda Hazret-i Şeyh, istikbalde bir müridine teminat veriyor.
قُلْ وَلَا تَخَفْ
"Korkma, sözlerini söyle" diyor. Sen şark ve garba gideceksin; çok fitnelere ve şerlere girip, umumunda esbab-ı âdiyenin fevkinde bir tarz ile kurtularak mahfuz kalacaksın. Evet, bu hizmet-i Kur'aniye içindeki zât, hakikaten esaretle şarka gitti. Ve yine acib bir esaretle Asya'nın garbında ondokuz sene kaldı. Hazret-i Şeyh'in dediği gibi, çok şehirleri gezdi. Mücahedesi Sözler'ledir.
Yükleniyor...