Gavs-ı A'zam'ın Hizb-ül Kur'ana dair keramet-i gaybiyesidir.
{(Haşiye): Üstadımızın şahsına sarihan işaret eden bu gibi gaybî keramet ve işaratın neşrini Üstadımız Bedîüzzaman Said Nursî Hazretleri arzu etmiyor. Fakat bizler düşündük ki; bu gibi delalet derecesinde olan gaybî işaretlerin ehl-i imanca bilinmesine, bu zamanda kat'î lüzum ve ihtiyaç var. Buna binaen neşrediyoruz. Naşirler}
Şu risale içindeki imzalar ile gösterildiği gibi, hizmet-i Kur'aniyedeki arkadaşlarıma iştirakim var. Bir kısmı benim imzam iledir. Bir kısmı onların tasvib ve istihracıyla ve tasdikleriyle olduğundan, bana ait haddimden fazla hisseyi onların hatırı için sükût ile kabul ettim. Yoksa bu risalenin başında söylediğim gibi, bunda öyle bir hisse-i şerefe hakkım yoktur. On sene mukaddem, o kaside-i gaybiyeyi gördükçe bana manevî bir ihtar gibi "Dikkat et!" diye kalbime geliyordu. O hatırayı iki cihetle dinlemiyordum:
Birincisi:
Benim gibi ehemmiyetli ömrü şan ü şeref perdesi altında hubb-u câh zehiriyle zehirlenip öldüğü için, yeniden bu suretle nefs-i emmareye diğer bir şeref kapısı açmak istememekti.
İkinci cihet:
Bu muannid zamanda, bedihî davaları ve zahirî hüccetleri kabul etmeyenlere karşı, böyle işarat-ı gaybiye nev'inden hodfüruşane bir tarzda izhar etmek hoşuma gitmemekti.
En nihayet esaretimin sekizinci senesinde, en işkenceli ve en sıkıntılı bir zamanda gayet kuvvetli bir teselli ve teşvike muhtaç olduğumuzdan bana ihtar edildi ki: "Bunu, tahdis-i nimet ve bir şükr-ü manevî nev'inden izhar et. Hem korkma, kanaat verecek derecede kuvvetlidir."
Bu izharda en mühim maksadım, esrar-ı Kur'aniyeye ait olan risalelerin makbuliyetine Gavs-ı A'zam'ın imza
Yükleniyor...