Kur'anın parlak bir tefsiri olan Risale-i Nur'a bakıyor ve en evvel nâzil olan Sure-i Alak'ta
اِنَّ اْلاِنْسَانَ لَيَطْغٰى
âyeti manasıyla ve makam-ı cifriyle ifade ediyor ki; bin üçyüz kırkdörtte nev'-i insan içinde firavunane emsalsiz bir tuğyan, bir inkâr çıkacak.
وَالَّذ۪ينَ جَاهَدُوا ف۪ينَا
âyeti ise, o tuğyana karşı mücahede edenleri sena ediyor.
Evet harb-i umumî neticelerinden hem âlem-i insaniyet, hem âlem-i İslâmiyet çok zarar gördüler. Nev'-i insanın, hususan Avrupa'nın mağrur ve cebbarları, bilhâssa birisi, kuvvet ve gınaya ve paraya istinad ederek firavunane bir tuğyana girdiklerinden, o hususî insanlar nev'-i beşeri mes'ul ediyor diye insan ism-i umumîsiyle tabir edilmiş. Eğer
لَنَهْدِيَنَّهُمْ
deki şeddeli "nun" bir "nun" sayılsa, bin ikiyüz doksandört (1294) eder ki Risalet-ün Nur müellifinin besmele-i hayatıdır ve tarih-i veladetinin birinci senesidir. Eğer şeddeli "lâm" iki "lâm" ve "nun" bir sayılsa, o vakit bin üçyüz yirmidörtte (1324) hürriyetin ilânı hengâmında mücahede-i maneviye ile tezahür eden Risale-in Nur müellifinin görünmesi tarihidir.
Dördüncü Âyet-i Meşhure:
وَلَقَدْ اٰتَيْنَاكَ سَبْعًا مِنَ الْمَثَان۪ى
âyetidir. Şu cümle Kur'an-ı Azîmüşşan'ı ve Fatiha Suresi'ni müsenna senasıyla ifade ettiği gibi, Kur'anın müsenna vasfına lâyık bir bürhanı ve altı erkân-ı imaniye ile beraber hakikat-ı İslâmiyet olan yedi esası, Kur'anın seb'a-i meşhuresini parlak bir surette isbat eden ve "Seb'a-l Mesanî" nuruna mazhar bir âyinesi olan Risale-in Nur'a cifirce dahi işaret eder. Çünki
اٰتَيْنَاكَ سَبْعًا مِنَ الْمَثَان۪ى
makam-ı ebcedîsi binüçyüz otuzbeş (1335) adediyle Risale-in Nur'un Fatihası olan İşarat-ül İ'caz tefsirinin Fatiha Suresi'yle Elbakara Suresi'nin başına ait kısmı basmakla intişar tarihi olan bin üçyüz otuzbeş veya altıya tevafukla remzî bir perdeden ona baktığına bir emaredir.
اِنَّ اْلاِنْسَانَ لَيَطْغٰى
âyeti manasıyla ve makam-ı cifriyle ifade ediyor ki; bin üçyüz kırkdörtte nev'-i insan içinde firavunane emsalsiz bir tuğyan, bir inkâr çıkacak.
وَالَّذ۪ينَ جَاهَدُوا ف۪ينَا
âyeti ise, o tuğyana karşı mücahede edenleri sena ediyor.
Evet harb-i umumî neticelerinden hem âlem-i insaniyet, hem âlem-i İslâmiyet çok zarar gördüler. Nev'-i insanın, hususan Avrupa'nın mağrur ve cebbarları, bilhâssa birisi, kuvvet ve gınaya ve paraya istinad ederek firavunane bir tuğyana girdiklerinden, o hususî insanlar nev'-i beşeri mes'ul ediyor diye insan ism-i umumîsiyle tabir edilmiş. Eğer
لَنَهْدِيَنَّهُمْ
deki şeddeli "nun" bir "nun" sayılsa, bin ikiyüz doksandört (1294) eder ki Risalet-ün Nur müellifinin besmele-i hayatıdır ve tarih-i veladetinin birinci senesidir. Eğer şeddeli "lâm" iki "lâm" ve "nun" bir sayılsa, o vakit bin üçyüz yirmidörtte (1324) hürriyetin ilânı hengâmında mücahede-i maneviye ile tezahür eden Risale-in Nur müellifinin görünmesi tarihidir.
Dördüncü Âyet-i Meşhure:
وَلَقَدْ اٰتَيْنَاكَ سَبْعًا مِنَ الْمَثَان۪ى
âyetidir. Şu cümle Kur'an-ı Azîmüşşan'ı ve Fatiha Suresi'ni müsenna senasıyla ifade ettiği gibi, Kur'anın müsenna vasfına lâyık bir bürhanı ve altı erkân-ı imaniye ile beraber hakikat-ı İslâmiyet olan yedi esası, Kur'anın seb'a-i meşhuresini parlak bir surette isbat eden ve "Seb'a-l Mesanî" nuruna mazhar bir âyinesi olan Risale-in Nur'a cifirce dahi işaret eder. Çünki
اٰتَيْنَاكَ سَبْعًا مِنَ الْمَثَان۪ى
makam-ı ebcedîsi binüçyüz otuzbeş (1335) adediyle Risale-in Nur'un Fatihası olan İşarat-ül İ'caz tefsirinin Fatiha Suresi'yle Elbakara Suresi'nin başına ait kısmı basmakla intişar tarihi olan bin üçyüz otuzbeş veya altıya tevafukla remzî bir perdeden ona baktığına bir emaredir.
Yükleniyor...