Nasıl olur. Öyle de tekvinî evamire itaat ve isyan olur. Birincisi galiba dâr-ı uhrada görür,
Mücazatı, sevabı. İkincisi ağleba dâr-ı dünyada çeker, mükâfat ve ikabı. Meselâ: Nasıl sabrın mükâfatı zaferdir;
Ataletin mücazatı sefalet. Öyle de, sa'yin sevabı olur servet. Sebatta da galebedir mükâfat. Zehirin ikabı bir maraz, panzehirin sevabı bir sıhhattır.
Bazan iki şeriat evamiri, bir şeyde beraber müctemi'dir. Her birine bir cihet... Demek tekvinî emre itaat ki bir haktır.
İtaat galib olur, o emrin isyanına ki bir tavr-ı bâtıldır. Bir bâtıla vesile olmuş olursa bir hak, vaktaki galib olsa
Bir bâtıla ki, olmuş o da vesile-i hak. Bilvasıta bir hakkın bir bâtıla mağlubdur. Fakat bizzât değildir.
Demek "El-hakku ya'lû" bizzât demektir. Hem akibet muraddır, kayd-ı haysiyet maksuddur. Dördüncü nokta şudur:
Bir hak bilkuvve kalmış, yahut kuvvetsiz kalmış, ya mahluttur, hem mahşuş. Ona da bir inkişaf, ya bir taze kuvvet vermek lâzım gelmiştir.
Mühezzeb ve müzehheb yapmak için, muvakkat bâtıl ona musallat, tâ ki sebike-i hak ne miktar lüzum vardır
Tâ mahz ve hâlis çıksın. Mebadide, dünyada bâtıl etse galebe, fakat kazanmaz harbi. "Akibet-ül müttakin" ona vurur bir darbe!
İşte bâtıl mağlubdur. "El-hakku ya'lû" sırrı onu çarpar ikaba; işte hak da galibdir.
* * *
Bir kısım desatir-i içtimaiye
İçtimaî heyette düsturları istersen: Müsavatsız adalet, önce adalet değil. Temasülse, tezadın mühim bir sebebidir.
Tenasübse tesanüdün esası. Sıgar-ı nefistir tekebbürün menbaı. Za'f-ı kalbdir gururun madeni. Olmuş acz, muhalefet menşei. Meraksa ilme hocadır.
İhtiyaçtır terakkinin üstadı. Sıkıntıdır muallime-i sefahet. Demek sefahetin menbaı sıkıntı olmuş. Sıkıntı ise madeni: Yeisle sû'-i zandır,
Dalalet-i fikrîdir, zulümat-ı kalbîdir, israf-ı cesedîdir.
* * *
Mücazatı, sevabı. İkincisi ağleba dâr-ı dünyada çeker, mükâfat ve ikabı. Meselâ: Nasıl sabrın mükâfatı zaferdir;
Ataletin mücazatı sefalet. Öyle de, sa'yin sevabı olur servet. Sebatta da galebedir mükâfat. Zehirin ikabı bir maraz, panzehirin sevabı bir sıhhattır.
Bazan iki şeriat evamiri, bir şeyde beraber müctemi'dir. Her birine bir cihet... Demek tekvinî emre itaat ki bir haktır.
İtaat galib olur, o emrin isyanına ki bir tavr-ı bâtıldır. Bir bâtıla vesile olmuş olursa bir hak, vaktaki galib olsa
Bir bâtıla ki, olmuş o da vesile-i hak. Bilvasıta bir hakkın bir bâtıla mağlubdur. Fakat bizzât değildir.
Demek "El-hakku ya'lû" bizzât demektir. Hem akibet muraddır, kayd-ı haysiyet maksuddur. Dördüncü nokta şudur:
Bir hak bilkuvve kalmış, yahut kuvvetsiz kalmış, ya mahluttur, hem mahşuş. Ona da bir inkişaf, ya bir taze kuvvet vermek lâzım gelmiştir.
Mühezzeb ve müzehheb yapmak için, muvakkat bâtıl ona musallat, tâ ki sebike-i hak ne miktar lüzum vardır
Tâ mahz ve hâlis çıksın. Mebadide, dünyada bâtıl etse galebe, fakat kazanmaz harbi. "Akibet-ül müttakin" ona vurur bir darbe!
İşte bâtıl mağlubdur. "El-hakku ya'lû" sırrı onu çarpar ikaba; işte hak da galibdir.
Bir kısım desatir-i içtimaiye
İçtimaî heyette düsturları istersen: Müsavatsız adalet, önce adalet değil. Temasülse, tezadın mühim bir sebebidir.
Tenasübse tesanüdün esası. Sıgar-ı nefistir tekebbürün menbaı. Za'f-ı kalbdir gururun madeni. Olmuş acz, muhalefet menşei. Meraksa ilme hocadır.
İhtiyaçtır terakkinin üstadı. Sıkıntıdır muallime-i sefahet. Demek sefahetin menbaı sıkıntı olmuş. Sıkıntı ise madeni: Yeisle sû'-i zandır,
Dalalet-i fikrîdir, zulümat-ı kalbîdir, israf-ı cesedîdir.
Yükleniyor...