bir maksada giden zât, galiben maksudunun zıddıyla görür mücazat."

Avrupa muhabbeti, gayr-ı meşru muhabbet, hem taklid ve hem ülfet. Akibeti mükâfat: Mahbubun gaddarane adaveti, cinayat...

Fâsık-ı mahrum bulmaz, ne lezzet ve ne necat.

* * *


Cebr ve İtizalde birer dane-i hakikat bulunur

Ey talib-i hakikat! Maziye, hem musibet; müstakbel ve masiyet ayrı görür şeriat. Maziye, mesaibe nazar olur kadere.

Söz olur Cebriye. Müstakbel ve maasi nazar olur teklife, söz olur İtizale. İtizal ile Cebr

Şurada barışırlar. Şu bâtıl mezheblerde birer dane-i hakikat mevcud münderiçtir; mahsus mahalli vardır; bâtıl olan tamimdir.

* * *


Acz ve cez' bîçarelerin kârıdır

Ger istersen hayatı, çareleri bulunan şeyde acze yapışma.

Ger istersen rahatı, çaresi bulunmayan şeyde cez'a sarılma.

* * *


Bazan küçük bir şey, büyük bir iş yapar

Öyle şerait oluyor, tahtında az bir hareke sahibini çıkarıyor tâ a'lâ-yı illiyyîn...

Öyle hâlât oluyor ki; küçük bir hareket, kâsibini indiriyor tâ esfel-i safilîn...

* * *


Bazılara bir an, bir senedir

Fıtratların bir kısmı birdenbire parlıyor. Bir kısmı tedricîdir, şey'en şey'en kalkıyor. Tabiat-ı insanî ikisine de benziyor.

Şeraite bakıyor; ona göre değişir. Bazan tedricî gider. Bazan dahi oluyor barut gibi zulmanî, birdenbire fışkırıyor.

Nuranî bir nar olur. Bazı olur bir nazar, fahmi elmas ediyor. Bazı

Yükleniyor...