bütün masnuatındaki mu'cizelerindir."

Sonra, rahmetinin meyvelerinin müzeyyenleriyle kendini sevdirmesine karşı, aşk ve muhabbet ile mukabele ettiler.

Sonra, nimetinin lezizleriyle terahhum ve taattufunu göstermesine karşı, şükür ve hamd ile dediler ki:

سُبْحَانَكَ

"Ey Sübhanımız! Senin hakk-ı şükrünü nasıl eda ederiz?" diyerek, bütün kâinattaki bütün ihsanatın fasih lisan-ı halleriyle ettikleri şükür ve senalarını, hem çarşı-yı âlemde dizilmiş ve zeminin yüzüne serpilmiş bütün nimetlerin ilânatıyla yaptıkları hamd ve medihlerini, hem rahmet ve nimetin semerat-ı manzume ve mevzunelerinin cûd u keremine şehadetleriyle ettikleri şükürlerini kendi namlarına enzar-ı mahlukat önünde eda ederler.

Sonra, şu kâinatın mezahirinde ve şu mevcudat-ı seyyalenin âyinelerinde cemal ve celal ve kemal-i kibriyasının izharına karşı, mahviyet içinde muhabbet ve hayretle secde edip mukabele ettiler.

Yükleniyor...