Sonra servetinin kesretini ve rahmetinin vüs'atini irae etmesine karşı fakr ve hacetlerini izhar ve sual etmekle mukabele ettiler.
Hem san'atının latifelerini ve hârikalarını ve antikalarını sergilerle meşhergâh-ı enamda teşhir etmesine karşı, takdir ve istihsan ve müşahede ve şehadet ve işhad ile mukabele ettiler.
Hem kâinatın aktarında, rububiyetinin saltanatını ilân etmesine karşı; tevhid, tasdik, itaat ve inkiyad ile mukabele ettiler.
Hem izhar-ı rububiyetine karşı; za'fları içinde aczlerini, hacetleri içinde fakrlarını ilân olan ubudiyetle mukabele ettiler. Daha bunlar gibi çeşit çeşit çok vezaifle şu dâr-ı dünyada vazife-i hayatlarını eda edip, ahsen-i takvim suretini aldılar. Ve bütün mahlukat üstünde öyle bir mertebeye çıktılar ki; yümn-ü iman ve emanetle mücehhez emin birer halife-i arz oldular.
Şu meydan-ı tecrübe ve şu destgâh-ı imtihandan sonra Rabb-ı Kerim, onları saadet-i ebediyeye ve dâr-üs selâma davet ederek onlara öyle bir surette ikramlar etti ki; hiç gözler görmemiş ve kulaklar işitmemiş ve kalb-i
Hem san'atının latifelerini ve hârikalarını ve antikalarını sergilerle meşhergâh-ı enamda teşhir etmesine karşı, takdir ve istihsan ve müşahede ve şehadet ve işhad ile mukabele ettiler.
Hem kâinatın aktarında, rububiyetinin saltanatını ilân etmesine karşı; tevhid, tasdik, itaat ve inkiyad ile mukabele ettiler.
Hem izhar-ı rububiyetine karşı; za'fları içinde aczlerini, hacetleri içinde fakrlarını ilân olan ubudiyetle mukabele ettiler. Daha bunlar gibi çeşit çeşit çok vezaifle şu dâr-ı dünyada vazife-i hayatlarını eda edip, ahsen-i takvim suretini aldılar. Ve bütün mahlukat üstünde öyle bir mertebeye çıktılar ki; yümn-ü iman ve emanetle mücehhez emin birer halife-i arz oldular.
Şu meydan-ı tecrübe ve şu destgâh-ı imtihandan sonra Rabb-ı Kerim, onları saadet-i ebediyeye ve dâr-üs selâma davet ederek onlara öyle bir surette ikramlar etti ki; hiç gözler görmemiş ve kulaklar işitmemiş ve kalb-i
Yükleniyor...