Acaba ehl-i akıl ve ehl-i tahkike
لَيْسَ فِى اْلاِمْكَانِ اَبْدَعُ مِمَّا كَانَ
dedirten şu meşhud intizam-ı faik, şu rahmet içinde kusursuz hüsn-ü san'at ve misilsiz cemal-i rububiyet hiç böyle bir çirkinliği ve böyle bir merhametsizliği ve böyle bir intizamsızlığı kabul eder mi ki; en cüz'î bir mahlukundan, en ehemmiyetsiz arzuları ve sesleri ehemmiyetle işitip îfa etsin; en ehemmiyetli mahlukundan, en ehemmiyetli, en lüzumlu arzuları ehemmiyetsiz görüp işitmesin, anlamasın, yapmasın? Hâşâ ve kellâ! Yüz bin defa hâşâ! Böyle bir cemal, böyle bir çirkinliği kabul etmez, çirkin olmaz.
Onüçüncü Reşha:
Gel arkadaş şimdilik kâfi, geri gidelim. Yoksa yüz sene şu zamanda şu cezirede kalsak, o zâtın garaib-i icraatının, acaib-i vezaifinin yüzde birisini tamamen
Yükleniyor...