ve yılan da iki muti' hizmetkâra dönüp, onu o bahçeye girmek için davet ettiler. Hattâ o arslan kendisine müsahhar bir at mesabesine döndü.

İşte ey hayal arkadaşım, bu iki kardeşin vaziyetlerini müvazene et! Evvelki bedbaht, her vakit yılanın ağzına girmeğe muntazırdır. Şu bahtiyar ise, meyvedar ve revnakdar bir bahçeye davet edilir.

Hem evvelki bedbahtın, elîm bir dehşette ve azîm bir korku içinde kalbi parçalanıyor. Bu bahtiyar ise, leziz bir ibret, tatlı ve mahbub bir havf ve şevk ve marifet içinde garaibi seyrediyor.

Hem o bedbaht, vahşet ve ye's içinde azab çekiyor. Şu bahtiyar ise, ünsiyet ve ümid ve iştiyak içinde telezzüz ediyor.

Hem o bedbaht, vahşi canavar düşmanların hücumlarına maruz bir mahpus hükmündedir. Şu bahtiyar bir aziz misafirdir ki, misafir olduğu melik-i kerimin acib hizmetkârlarıyla ünsiyet ediyor.

Hem o bedbaht, zehirli leziz yemişleri yemekle azabını ta'cil ediyor. Zira o meyveler, asıllarına müşteri olmak için nümunelerdir. Tatmağa


Yükleniyor...