اِنَّهُ مِنْ سُلَيْمٰنَ وَاِنَّهُ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِۙ﴿٠٣﴾

30. “Şüphesiz o, Süleyman’dan (geliyor) ve şüphesiz o: “Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla başlamaktadır.”

{“Cin ve insin en çok isyanlarını, en şedit tuğyanlarını, en azîm küfranlarını tevlid eden şöyle bir vaziyetleridir ki, nimet içinde in'âmı görmüyorlar. İn'âmı görmediklerinden, Mün'im-i Hakikîden gaflet ederler. Mün'imden gafletleri saikasıyla, o nimetleri esbaba veya tesadüfe isnad ederek, Allah'tan o nimetlerin geldiğini tekzip ediyorlar. Binaenaleyh, herbir nimetin bidayetinde, mü'min olan kimse besmele’yi okusun. Ve o nimetin Allah'tan olduğunu kastetmekle, kendisi ancak Allah'ın ismiyle, Allah'ın hesabına aldığını bilerek, Allah'a minnet ve şükranla mukabelede bulunsun.” (MN., Hubab, s.95. Ayrıca bk. Fatiha Sûresi 1.âyet açıklaması, s.1)}

اَلَّا تَعْلُوا عَلَىَّ وَاْتُون۪ى مُسْلِم۪ينَ۟﴿١٣﴾

31. “Bana baş kaldırmayın ve bana Müslümanlar olarak gelin. (diye yazmaktadır).”

قُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ وَسَلَامٌ عَلٰى عِبَادِهِ الَّذ۪ينَ اصْطَفٰىۜ آٰللّٰهُ خَيْرٌ اَمَّا يُشْرِكُونَۜ﴿٩٥﴾

59. (Resûl’üm!) De ki: “Hamd olsun Allah’a ve selam olsun Allah’ın seçtiği kulların üzerine. Allah mı daha hayırlıdır, yoksa şirk koştukları şeyler mi?”

اَمَّنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَاَنْزَلَ لَكُمْ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءًۚ فَاَنْبَتْنَا بِه۪ حَدَٓائِقَ ذَاتَ بَهْجَةٍۚ مَاكَانَ لَكُمْ اَنْ تُنْبِتُوا شَجَرَهَاۜ ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِۜ بَلْ هُمْ قَوْمٌ يَعْدِلُونَۜ﴿٠٦﴾

60. (Onlar mı daha hayırlıdır) yoksa gökleri ve yeri yaratan ve gökten su indiren mi? Biz o su ile güzelliklere sahip bahçeler yarattık ki, sizin için onun ağacını bitirmek bile mümkün değildir. Allah’la beraber başka bir ilah var mı? Hayır, onlar bir topluluktur ki (haktan) sapıyorlar.

{“Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyanın ifadesinde çok şefkat ve merhamet var. Çünkü, muhatapların ekserîsi, cumhur-u avamdır. Onların zihinleri basittir. Nazarları dahi dakik şeyleri görmediğinden, onların besâtet-i efkârını okşamak için, tekrarla, semâvat ve arzın yüzlerine yazılan âyetleri tekrar ediyor, o büyük harfleri kolaylıkla okutturuyor. Meselâ, semâvat ve arzın hilkati ve semâdan yağmurun yağdırılması ve arzın dirilmesi gibi bilbedâhe okunan ve görünen âyetleri ders veriyor. O huruf-u kebîre içinde küçük harflerle yazılan ince âyâta nazarı nadiren çevirir, tâ zahmet çekmesinler. Hem üslûb-u Kur'ânîde öyle bir cezâlet ve selâset ve fıtrîlik var ki, güya Kur'ân bir hafızdır, kudret kalemiyle kâinat sayfalarında yazılan âyâtı okuyor. Güya Kur'ân, kâinat kitabının kıraatidir ve nizâmâtının tilâvetidir ve Nakkaş-ı Ezelîsinin şuûnâtını okuyor ve fiillerini yazıyor…” (L., On Yedinci Lem’a, On Birinci Nota, s.128)}

اَمَّنْ جَعَلَ الْاَرْضَ قَرَارًا وَجَعَلَ خِلَالَهَٓا اَنْهَارًا وَجَعَلَ لَهَا رَوَاسِىَ وَجَعَلَ بَيْنَ الْبَحْرَيْنِ حَاجِزًاۜ ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَايَعْلَمُونَۜ﴿١٦﴾

61. (Onlar mı hayırlı) yoksa yeri bir karargah kılan, arasında ırmaklar akıtan, onun için sabit dağlar koyan ve iki denizin arasına bir engel kılan (çeken Allah) mı? Allah’la beraber başka bir ilah var mı? Hayır, onların çoğu bilmezler.

اَمَّنْ يُج۪يبُ الْمُضْطَرَّ اِذَا دَعَاهُ وَيَكْشِفُ السُّٓوءَ وَيَجْعَلُكُمْ خُلَفَٓاءَ الْاَرْضِۜ ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِۜ قَل۪يلاً مَا تَذَكَّرُونَۜ﴿٢٦﴾

62. (Onlar mı hayırlı) yoksa darda kalana dua ettiği zaman icabet eden, kötülüğü açan (defeden) ve yeryüzünde sizleri halifeler kılan mı? Allah’la beraber başka bir ilah var mıdır? Hayır, ne de az düşünüyorsunuz!..

اَمَّنْ يَهْد۪يكُمْ ف۪ى ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَمَنْ يُرْسِلُ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَىْ رَحْمَتِه۪ۜ ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِۜ تَعَالَى اللّٰهُ عَمَّا يُشْرِكُونَۜ﴿٣٦﴾

63. (Onlar mı hayırlı) yoksa karanın ve denizin karanlıklarında size doğru yolu gösteren ve rüzgarları rahmetinin önünde müjdeciler olarak gönderen mi? Allah’la beraber başka bir ilah var mı? Hayır, Allah onların şirk koştuğu şeylerden pek yücedir!

{“Zemini döndürüp, gece-gündüz sahifelerini yapan ve çeviren ve yevmiye hâdisâtıyla yazan, değiştiren aynı Zât, aynı anda, en gizli, en cüz'î olan kalblerin hatıratlarını dahi bilir ve iradesiyle idare eder. Ve mezkûr fiillerin herbiri birtek fiil olduğundan, zaruri olarak, onların faili dahi birtek vâhid ve kadîr olan Fâil-i Zülcelâllerinin, bedahetle öyle bir kibriya ve azameti var ki, hiçbir yerde, hiçbir şeyde, hiçbir cihetle, hiçbir şirkin hiçbir imkânını, hiçbir ihtimalini bırakmıyor, köküyle kesiyor. Madem böyle bir kibriya ve azamet-i kudret var ve madem o kibriya nihayet kemaldedir ve ihata ediyor. Elbette o kudrete acz veya ihtiyaç ve o kibriyaya kusur ve o kemâle noksaniyet ve o ihataya kayıt ve o nihayetsizliğe nihayet veren bir şirke meydan vermesi ve müsaade etmesi, hiçbir vecihle mümkün değildir, fıtratını bozmayan hiçbir akıl kabul etmez.” (Ş., Yedinci Şua, İkinci Bab, Birincisi, s.154)}

اَمَّنْ يَبْدَؤُا الْخَلْقَ ثُمَّ يُع۪يدُهُ وَمَنْ يَرْزُقُكُمْ مِنَ السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِۜ ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِۜ قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ﴿٤٦﴾

64. (Onlar mı hayırlı) yoksa yaratmayı başlatıp, sonra onu tekrar eden ve size gökten ve yerden rızk veren mi? Allah’la beraber başka bir ilah var mı? De ki: Eğer doğru söylüyorsanız, getirin kanıtınızı (delilinizi)!..

Yükleniyor...