mesail-i istikbaliyede neden tabir ve tevile muhtaç oluyor? diye hatırıma geldi.

Böyle bir cevab ihtar edildi ki:

Gaybî istikbal-i dünyevîde başa gelen hâdisatı bildirmemekte; Cenab-ı Erhamürrâhimîn'in çok büyük bir rahmeti saklandığı ve gaybı gizlemekte çok ehemmiyetli bir hikmeti bulunduğu cihetle, gaybî şeyleri haber vermekten yasak edip, yalnız mübhem ve mücmel bir surette, ya ilham veya ihtar ile bir emareyi vesile ederek, keşfiyatta ve rü'ya-yı sadıkada bir kısım gaybî hakikatlarını ihsas eder. Ve o hakikatların hususî suretleri, vukuundan sonra bilinir.

Said Nursî

* * *


Risale-i Nur şakirdlerinden Emin, Hilmi, Kâmil ve Feyzi'nin bir fıkrasıdır.

Risale-i Nur'un kasabalara, cemaatlere berekete medar olması ve ona zarar verenlere tokat gelmesi gibi; şahıslara da, pek zahir bir surette hem bereket ve hüsn-ü maişet (ona çalışanlara); ve gaybî tokatlar, (onun aleyhinde çalışanlara) gelmesi.. bu havalide pek çok hâdiseleri var. Biz kendi nefsimizde; çalıştığımız zaman pek zahirî bir surette bir hüsn-ü maişet, bir inayet gördüğümüz gibi; Risale-i Nur'un erkânından Nazif, kat'î bir surette haber veriyor ki: Üç-dört adam, dünya servetinin hatırı için Risale-in Nur aleyhinde toplanıp, münafıkane bir tedbir kurdukları hengâmda; üç gün sonra o üç adamın haneleri ve dükkânları yanıp, binler lira zayiatla tokat yediler.

Hem bir dessas ve casus adam, Risalet-ün Nur şakirdleri aleyhinde çalışıyordu ki, onları hapse attırsın. Bir gün -serbest olarak- "Ben bir ipucu bulamadım ki, bunları hapse sokayım. Eğer bir ipucu bulsam, onları hapse sokacağım." diye ilân ettiği vakitten iki gün sonra bir iş yapıp, Risale-i Nur şakirdleri yerinde, o iki sene hapse girdi.

Hem bedbaht, muannid bir adam, şiddetli Risale-i Nur aleyhinde hem şakirdlerinin bir rüknü aleyhinde bulunduğu hengâmda, bir-iki gün sonra meyhaneye gidip içe içe çatlamış, orada ölmüş.


Yükleniyor...