tabiatı, o delmiş geçmiş, hakikat nuruna girmiş. Yirmidokuzuncu ve Otuzuncu ve Onaltıncı Sözler gibi ekser parçalarında, hakaik-i imaniyenin yüzer tılsımlarını keşf ve izah edip, aklı inkârdan tereddüdlerden kurtarmış. İşte bu hakikat içindir ki; bu çok usandırıcı zamanda, usandırmayacak bir tarzda, çok tekrar ile, aklı başında olanları Risale-i Nur ile meşgul ediyor. Re'fet mektubunda demiş: "Ne vakit bir araya gelsek, Sözler'den birisini açıp okuruz, tatlı tatlı istifade edip üstadımızla görüşürüz. Hem Risale-i Nur'un en bâriz hâsiyeti, usandırmamaktır. Yüz defa okunsa, yüzbirincide yine zevk ile okunabilir." demiş. Doğru söylemiş.

Yalnız Risale-i Nur'un tercümanı, hakikî vazifesinin haricinde dünyadaki istikbaliyata nadiren arasıra bakması, zahirî bir müşevveşiyet verir. Meselâ: Bundan otuz-kırk sene evvel: "Bir nur gelecek, bir nur âlemi göreceğiz" demiş ve o manayı, geniş bir dairede ve siyasette tasavvur etmiş.

Hem bundan ondört, onbeş sene evvel, "Dinsizliği çevirenler müdhiş semavî tokatlar yiyecekler" diye büyük, geniş, küre-i arz dairesindeki hâdiseyi, dar bir memlekette ve mahdud insanlarda tasavvur etmiş. Halbuki istikbal, o iki ihbar-ı gaybîyi tasavvurun pek fevkinde tefsir ve tabir eyledi. Eski Said'in "Bir nur âlemi göreceğiz" demesi, Risale-i Nur'un dairesinin manasını hissetmiş; geniş bir daire-i siyasiye tasavvur ettiği gibi, Sırr-ı İnna A'tayna'da, onüç ondört sene sonra, "Dinsizliği, zındıkayı neşredenler, müdhiş tokatlar yiyecekler." deyip; geniş bir hakikatı dar bir dairede tasavvur etmiş. İstikbal, o iki hakikatı tabir ve tefsir eyledi. Başta Isparta olarak Risale-i Nur dairesi, evvelki hakikatı pek parlak ve güzel bir surette gösterdiği gibi; ikinci hakikatı da, medeniyet-i sefihenin tuğyanının ve maddiyyunluk

{(Haşiye): Evet maddiyyunluk taununun hastalığı nev'-i beşere bu dehşetli sıtmayı ve küre-i arza bu titremeyi vermiştir.}

taununun aşılamasını çeviren ve idare eden ervah-ı habisenin başlarına gelen bu dehşetli semavî tokatlar, geniş bir dairede, sırr-ı İnna A'tayna'nın hakikatını, tam tamına isbat etmiş.

Sual:

Risale-i Nur kat'î bürhanlara istinaden hükümleri aynı aynına, tevilsiz, tabirsiz hakikat çıkması ve yalnız işaret-i tevafukiye ve sünuhat-ı kalbiyeye itimaden beyanatı, böyle dünyevî olan

Yükleniyor...