İkinci hatıra:
Gaflet saikasıyla veya gözsüz, el yardımıyla bazıların elmas yerine cam parçası aldığı gibi, saadet-i ebediye dükkânı olan Risalet-ün Nur'dan saadet-i dünyeviye aramağa gelenleri ikaz ve irşad fıkralarınız, gece-gündüz yol gözleyen umum Risalet-ün Nur şakirdlerini mesrur eyledi.
Talebeniz
Hâfız Ali (R.H.)
* * *
Mustafa'lar, Küçük Ali, mübarek ve münevver kardeşler!
Mektubunuz, Büyük Ali'nin mektubu gibi acib bir hakikatı beyan ediyor. O hakikat, Risalet-ün Nur hakkında haktır. Fakat benim haddim değil ki, o hududa gireyim.
عُلَمَٓاءُ اُمَّت۪ى كَاَنْبِيَٓاءِ بَن۪ٓى اِسْرَٓائي۪لَ
ferman etmiş. Gavs-ı A'zam Şah-ı Geylanî (K.S.), İmam-ı Gazalî (K.S.), İmam-ı Rabbanî (K.S.) gibi hem şahsen, hem vazifeten büyük ve hârika zâtlar bu hadîsi, kıymetdar irşadlarıyla ve eserleriyle fiilen tasdik etmişler. O zamanlar bir cihette ferdiyet zamanı olduğundan hikmet-i Rabbaniye onlar gibi ferîdleri ve kudsî dâhîleri ümmetin imdadına göndermiş. Şimdi ise aynı vazifeye, fakat müşkilâtlı ve dehşetli şerait içinde, bir şahs-ı manevî hükmünde bulunan Risalet-ün Nur'u ve sırr-ı tesanüdle bir ferd-i ferîd manasında olan şakirdlerini bu cemaat zamanında o mühim vazifeye koşturmuş. Bu sırra binaen, benim gibi bir neferin, ağırlaşmış müşiriyet makamında ancak dümdarlık vazifesi var.
Said Nursî
* * *
Evet bu asrın ehemmiyetli ve manevî ve ilmî bir mürşidi olan Risalet-ün Nur'un heyet-i mecmuası, sair şahsî büyük mürşidler gibi kendine muvafık ve hakikat-ı ilmiyesine münasib, birkaç nevide ve bilhâssa hakaik-i imaniyenin izharında, intişarında azîm kerametleri olduğu gibi; üç keramet-i zahiresi bulunan Mu'cizat-ı Ahmediye (A.S.M.), Onuncu Söz, Yirmidokuzuncu Söz ve Âyet-ül Kübra gibi çok risaleleri dahi herbiri kendine mahsus kerametleri
Gaflet saikasıyla veya gözsüz, el yardımıyla bazıların elmas yerine cam parçası aldığı gibi, saadet-i ebediye dükkânı olan Risalet-ün Nur'dan saadet-i dünyeviye aramağa gelenleri ikaz ve irşad fıkralarınız, gece-gündüz yol gözleyen umum Risalet-ün Nur şakirdlerini mesrur eyledi.
Talebeniz
Hâfız Ali (R.H.)
Mustafa'lar, Küçük Ali, mübarek ve münevver kardeşler!
Mektubunuz, Büyük Ali'nin mektubu gibi acib bir hakikatı beyan ediyor. O hakikat, Risalet-ün Nur hakkında haktır. Fakat benim haddim değil ki, o hududa gireyim.
عُلَمَٓاءُ اُمَّت۪ى كَاَنْبِيَٓاءِ بَن۪ٓى اِسْرَٓائي۪لَ
ferman etmiş. Gavs-ı A'zam Şah-ı Geylanî (K.S.), İmam-ı Gazalî (K.S.), İmam-ı Rabbanî (K.S.) gibi hem şahsen, hem vazifeten büyük ve hârika zâtlar bu hadîsi, kıymetdar irşadlarıyla ve eserleriyle fiilen tasdik etmişler. O zamanlar bir cihette ferdiyet zamanı olduğundan hikmet-i Rabbaniye onlar gibi ferîdleri ve kudsî dâhîleri ümmetin imdadına göndermiş. Şimdi ise aynı vazifeye, fakat müşkilâtlı ve dehşetli şerait içinde, bir şahs-ı manevî hükmünde bulunan Risalet-ün Nur'u ve sırr-ı tesanüdle bir ferd-i ferîd manasında olan şakirdlerini bu cemaat zamanında o mühim vazifeye koşturmuş. Bu sırra binaen, benim gibi bir neferin, ağırlaşmış müşiriyet makamında ancak dümdarlık vazifesi var.
Said Nursî
Evet bu asrın ehemmiyetli ve manevî ve ilmî bir mürşidi olan Risalet-ün Nur'un heyet-i mecmuası, sair şahsî büyük mürşidler gibi kendine muvafık ve hakikat-ı ilmiyesine münasib, birkaç nevide ve bilhâssa hakaik-i imaniyenin izharında, intişarında azîm kerametleri olduğu gibi; üç keramet-i zahiresi bulunan Mu'cizat-ı Ahmediye (A.S.M.), Onuncu Söz, Yirmidokuzuncu Söz ve Âyet-ül Kübra gibi çok risaleleri dahi herbiri kendine mahsus kerametleri
Yükleniyor...