(Latif bir tevafuka işaret eden bir fıkradır)

Otuzaltı yapraktan ibaret ve İmam-ı Ali'nin fevkalâde takdirine mazhar olan Otuzikinci Söz'ün kendi kendine gelen beşbin yediyüz onbeş (5715) tevafuku, Risalet-ün Nur'un bu havalideki gayet mühim bir talebesi olan Ahmed Nazif'in nüshasında çıkmıştır. Demek o risalenin hatt-ı hakikîsine rastgelmiş ki, bu hârika kerameti göstermişler.

Hem iki Hüsrev'i Risale-i Nur dairesine ve Bekir Sıdkı'ya kerametini gösterip imana getiren ve tılsım-ı kâinatın üçte birisini halleden, onbeş yapraktan ibaret olan Otuzuncu Söz, yine kahraman Nazif'in nüshasında tekellüfsüz üçbin sekizyüz otuzbeş (3835) tevafuku; biz gözümüzle bu keramet-i tevafukiye-i Nuriyeyi gördük.

{(Haşiye): Bu risalede eliflerin mecmuu 144 çıkmış; tam tamına "Said" olup müellifinin imzasını gösteriyor.}

Halil, Hilmi, Salahaddin, Emin, Feyzi, Said Nursî


* * *


(Hâfız Mustafa'nın bir fıkrasıdır)

Aziz Üstadım!

O cereyanın hücumu ânında köyümüzde nahiye müdürü ve daha zahiren mühim memurlar bulunduğu halde, şifahen isimlerimizle ihbar edip taharri ettirmek istedikleri halde, Hazret-i Esedullah Ali Kerremallahu Vechehu ve Gavs-ı A'zam gibi çok manevî üstadlarımızın manevî yardımlarıyla akîm kalıp; hattâ o memurları aleyhimize değil, lehimize manevî darbeleriyle çevirdiler.

اَلْفُ اَلْفِ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ى

Mektubu mütalaa ettik. Acibdir ki, bizim kusurumuzdan ve ufacık ihtiyatsızlığımızdan gelen o tesirsiz cereyanı haber veriyor gördük. Çünki "Bir kısım avam-ı nâs ve bid'alara tâbi' bir kısım


Yükleniyor...