istikbalinin mukadderatını mes'udane idamesinin haberini veren o hediyeden, ve daha gelmeden geliyordu. Ben, o azîm yekûnden hisseme düşen binden bir cüz'ünü ruhen hissetmiş idim ki, beni mesrurane heyecana getirmişti.

Evet böyle yüzer masumların makbul amelleri ve reddedilmez duaları sair kardeşlerimin defterlerine geçmesi misillü, benim gibi günahkârın sahife-i a'maline dahi girmesi, binler sürur ve sevinç verebilir. Böyle karanlık bir zamanda, bu ağır şerait altında böyle masumane ve kahramanane çalışmak için biz, hem o masumları hem o ümmileri hem onların muallimlerini , hem peder ve vâlidelerini , hem köylülerini , hem Anadolu'yu, hem memleketlerini tebrik ederiz.

O mübarek masumların ve ümmilerin herbirisine birer hususî teşekkür ve tebrikname yazmak elimden gelseydi yazacaktım.

Said Nursî

* * *


Emin ve Feyzi'nin Isparta'lı kardeşlerine gönderilmiş bir fıkrasıdır.

Isparta'da bulunan kardeşlerimize!

Latif bir rü'yanın, kadere ait bir mes'eleyi şuhud derecesinde bize kanaat verdiği gibi, o latif rü'yanın ikinci parçası, bizlere manevî bir müjde ve beşaret verdiği cihetle, siz kardeşlerimize beyan ediyoruz. Şöyle ki:

Üstadımız rü'yada görüyor ki: Ben yani Feyzi ile beraber gezmeye çıkıyoruz. Giderken, birden Üstadımıza söylüyorum ki: Burada ben ayının tesbihini toplayacağım. Üstadımız da bakıyor ki, beyaz ipler gibi dolaşmış birşey görüyor. Bu acib güldürecek sözümden ve ayıya tesbih isnad etmek vaziyetimden çok şiddetli gülerek uyanmış. Uyandıktan sonra da gülmüş. Akşama kadar hiç görülmemiş bir tarzda, yirmi-otuz defa o hâdise-i nevmiyeyi gülerek benimle mülatafe etti. Münasebeti olmayan bazı şeylerle tabire çalıştıksa da, münasebet tutmadı. Sonra aynı ikinci günün aynı saatinde bana benzeyen bir dost -ki, rü'yada Üstadıma benim

Yükleniyor...