basması nev'inden olduğudur. İkinci maksadım; o kudsî üstadımın kerametini izhar etmekle, keramat-ı evliyayı inkâr eden mülhidleri iskât edip, hizmet-i Kur'aniyeye fütur verecek çok esbaba maruz ve çok avaika hedef olan arkadaşlarımın kuvve-i maneviyesini takviye ve şevklerini tezyid ve füturlarını izale etmek idi.

Benim için bir nevi hodfüruşluk nev'inden olduğu için ehemmiyetli zarardır. Fakat o zararımı, o kudsî üstadım ve arkadaşlarım hatırı için kabul ettim. Şu "Keramet-i Gavsiye Risalesi" tedricen istihrac edildiği için, birkaç parça ve tetimmelere inkısam etti. Gittikçe birbirini tenvir ve teyid ettikçe vuzuh peyda ediyor. İşaretin bazısında za'f varsa da, sair arkadaşlarının ittifakından aldığı kuvvet, o za'fı izale eder.

* * *


Şâyan-ı hayret bir tefe'ül ve mühim bir ihbar-ı gaybî

Sabri, Süleyman, Bekir, Galib ve Tevfik'in fıkrasıdır. Hem Hüsrev, Hâfız Ali ve Re'fet ve Asım'ın ve Kuleönü'nden Mustafaların fıkrasıdır.

Latif ve müjdeli bir tefe'ül: Üstad, Galib ve Süleyman, Ümmi Sinan divanında mesleğimize ve Sözler'e dair tefe'ül edildi, şu beyitler çıktı. Baktık, "Sözler" lafzı, bütün divanında yalnız bu kafiyelerde görünüyor. Demek Sözler, "hak söz" hem "nur söz" oluyor.

Derim ki yardımcım Allah,

Şefaatçım Resulullah.

Ki bürhanım Kitabullah,

Budur bendeki hak söz.

Senin kapında kul çoktur,

Hesabı, haddi hiç yoktur,

Velâkin bir dahi yoktur,

Sinan-ı Ümmi gibi nur söz.

* * *


Yükleniyor...