حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

der, tılsım ve ilâçları hıfzederim ve hırz-ı can ederim."

Eğer şu temsilin sırrını anlayıp, hakikatın suretini görmek istersen, dinle: Şu dalalet-âlûd ve sefahet-perver medeniyetin şakirdleri ve idlâl edici sakîm felsefenin talebeleri, acib ihtirasat ve pek garib tefer'unlukla sarhoş olmuşlar. Sonra gelip, desiseler ile müslümanları, ecnebilerin âdâtına davet ve terk-i şeair-i İslâmiyeye teşvik ediyorlar. Halbuki her şeairde nur-u İslâma bir şuur ve bir iş'ar vardır.

Kur'an-ı Hakîm'in tilmizleri ise, bunlara mukabele edip derler ki: "Ey dalalete dalmış gafiller! Dünyadan mevti, insandan acz ve fakrı kaldırmak çaresi varsa, dinden ve dinin şeairlerinden istiğna edebilirsiniz. Yoksa susunuz... Zira ölüm, acz, zeval, fakr, sefer gibi âyât-ı tekviniye yüksek sadâlarıyla, dinin lüzumuna ve şeairin iltizamına davet ediyorlar.

فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا ٭ وَاِذَا قُرِىَٔ الْقُرْاٰنُ فَاسْتَمِعُوا لَهُ

Yükleniyor...