Meselâ, güneşe der: "Döner bir siracdır, bir lâmbadır." Zira güneşten, güneş için ve mahiyeti için bahsetmiyor; belki bir nevi intizamın zenbereği ve merkezi; ve intizam ve nizam ise, Sâni'in âyine-i marifeti olduğundan bahsediyor. Evet
تَجْرِى الشَّمْسُ
der. Yani "Güneş döner." Bu döner tabiri ile, kış ve yazın, gece ve gündüzün deveranındaki muntazam tasarrufat-ı kudreti ihtar ile, azamet-i Sâni'i ifham eder. Bu dönmek hakikatı ne olursa olsun, maksud olan, mensuc, meşhud intizama tesir etmez.
Hem
وَ جَعَلْنَا الشَّمْسَ سِرَاجًا
der. Şu tabir ile, bu âlemin bir kasr suretinde olduğunu; içinde olan eşyanın, insana ve zîhayata ihzar edilmiş müzeyyenat ve mat'umat ve levazımat ve güneş dahi, müsahhar bir mumdar olduğunu ihtar ile, rahmet ve ihsan-ı Hâlıkı ifham eder.
Şimdi bak! Şu sersem, geveze felsefe ne der? Diyor ki: "Güneş, bir kütle-i azîme-i mayia-i nâriyedir. Ondan fırlamış olan seyyaratı etrafında döndürür. Cesameti bu kadardır.
تَجْرِى الشَّمْسُ
der. Yani "Güneş döner." Bu döner tabiri ile, kış ve yazın, gece ve gündüzün deveranındaki muntazam tasarrufat-ı kudreti ihtar ile, azamet-i Sâni'i ifham eder. Bu dönmek hakikatı ne olursa olsun, maksud olan, mensuc, meşhud intizama tesir etmez.
Hem
وَ جَعَلْنَا الشَّمْسَ سِرَاجًا
der. Şu tabir ile, bu âlemin bir kasr suretinde olduğunu; içinde olan eşyanın, insana ve zîhayata ihzar edilmiş müzeyyenat ve mat'umat ve levazımat ve güneş dahi, müsahhar bir mumdar olduğunu ihtar ile, rahmet ve ihsan-ı Hâlıkı ifham eder.
Şimdi bak! Şu sersem, geveze felsefe ne der? Diyor ki: "Güneş, bir kütle-i azîme-i mayia-i nâriyedir. Ondan fırlamış olan seyyaratı etrafında döndürür. Cesameti bu kadardır.
Yükleniyor...