Meselâ: Lisandaki kuvve-i zaika satılsa, Rahmanürrahîm'in hazain-i rahmetinin nâzırı ve matbaha-i nimetinin bir müfettiş-i âlîsi hükmünde bir vazifedardır. Satılmazsa, mide tavlasının bir kapıcısı hükmüne sukut eder.

Meselâ: Akıl satılsa, bütün künuz-u esma-i İlahiyenin miftahı ve kâinatın hakaikının keşşafı hükmünde bir cevher-i âlî ve galî olur. Satılmazsa, mazinin âlâm-ı hazînanesini ve müstakbelin ehval-i muhavvifanesini bîçare beşerin başına yükleten meş'um bir âlet hükmüne düşer.

İşte bütün âlât ve cihazat-ı beşeriyeyi bunlara kıyas et. Eğer o âlât ve cihazat Allah'a verilse, bâki birer elmas olurlar. Eğer verilmezse, fâni birer şişe olurlar.

Elhasıl: Cenab-ı Hak sana verdiği kendi mülkünü, senden galî bir kıymetle satın alıyor. Yine senin için muhafaza ediyor.

Ey beşer bak! İki sadâ senin kulağına geliyor. Biri Kur'an-ı Hakîm'in sadâ-yı semavîsidir. Der ki: Sat kârlısın.

اِنَّ الدَّارَ اْلاٰخِرَةَ لَهِىَ الْحَيَوَانُ

diyor. Diğeri, küffarın

Yükleniyor...