önünü almak, o vakitteki hayat-ı içtimaiyeyi ve muhtelif efkârı ıslahla olurdu. Yoksa bir-iki müfsidin keşfedilmesiyle olmazdı.

Eğer denilse:

Hazret-i Ömer'in (R.A.) minber üstünde, bir aylık mesafede bulunan Sâriye namındaki bir kumandanına

يَا سَارِيَةُ اَلْجَبَلَ اَلْجَبَلَ

deyip, Sâriye'ye işittirip, sevk-ül ceyş noktasından zaferine sebebiyet veren kerametkârane kumandası ne derece keskin nazarlı olduğunu gösterdiği halde, neden yanındaki katili Firuz'u o keskin nazar-ı velayetiyle görmedi?

Elcevab:

Hazret-i Yakub Aleyhisselâm'ın verdiği cevab ile cevab veririz.

{(Haşiye):

زِ مِصْرَشْ بُوىِ پ۪يرَاهَنْ شِن۪يد۪ى چِرَا دَرْ چَاهِ كَنْعَانَشْ نَد۪يد۪ى بَگُفْتْ اَحْوَالِ مَا بَرْقِ جِهَانَسْتْ دَم۪ى پَيْدَا و د۪يگَرْ دَمْ نِهَانَسْتْ گَه۪ى بَرْ طَارُمِ اَعْلٰى نِش۪ينَمْ گَه۪ى بَرْ پُشْتِ پَاىِ خُودْ نَب۪ينَمْ

}


Yani: Hazret-i Yakub'dan sorulmuş ki: "Ne için Mısır'dan gelen gömleğinin kokusunu işittin de, yakınında bulunan Ken'an Kuyusundaki Yusuf'u görmedin?" Cevaben demiş ki: "Bizim halimiz şimşekler gibidir; bazan görünür, bazan saklanır. Bazı vakit olur ki, en yüksek mevkide oturup her tarafı görüyoruz gibi oluruz. Bazı vakitte de ayağımızın üstünü göremiyoruz."

Elhasıl:

İnsan her ne kadar fâil-i muhtar ise de, fakat

وَمَا تَشَٓاؤُنَ اِلَّا ٓ اَنْ يَشَٓاءَ اللّٰهُ

sırrınca, meşiet-i İlahiye asıldır ve kader hâkimdir. Meşiet-i İlahiye, meşiet-i insaniyeyi geri verir.

Yükleniyor...