İKİNCİ MEKTUB: 13

Bu zamanda zaruret olmadan, irşad-ı nâsa ve neşr-i dine çalışanların, sadakaları ve hediyeleri kabul etmemeleri lâzım geldiğinin sırrını dört sebeble beyan eder.

اِنْ اَجْرِىَ اِلَّا عَلَى اللّٰهِ

âyeti ile

اِتَّبِعُوا مَنْ لَا يَسْئَلُكُمْ اَجْرًا

âyeti gibi insanlardan istiğna hakkındaki âyâtın mühim bir sırrını tefsir eder. Ve ilim ve dini neşre çalışan insanlar, mümkün olduğu kadar istiğna ve kanaatla hareket etmezse; hem ehl-i dalaletin ittihamına hedef olur, hem izzet-i ilmiyeyi muhafaza edemez. Hem salahat ve neşr-i din gibi umûr-u uhreviyeye mukabil hediyeleri almak, âhiret meyvelerini dünyada fâni bir surette yemek demektir.

ÜÇÜNCÜ MEKTUB: 15

فَلَٓا اُقْسِمُ بِالْخُنَّسِ ٭ اَلْجَوَارِ الْكُنَّسِ

kaseminde ve yeminindeki ulvî bir nur-u i'cazîyi ve

وَالْقَمَرَ قَدَّرْنَاهُ مَنَازِلَ حَتّٰى عَادَ كَالْعُرْجُونِ الْقَد۪يمِ

âyetinin teşbihindeki parlak bir lem'a-i i'caziyeyi ve

هُوَ الَّذ۪ى جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ ذَلُولاً فَامْشُوا ف۪ى مَنَاكِبِهَا

âyetinde, Küre-i Arz'ı, feza-yı kâinatta yüzen bir sefine-i Rabbaniye olduğunu gösteren parlak bir hakikatı tasvir ederek, Küre-i Arz'dan Cehennem'e göçmek için ehl-i dalaletin seyahatini ve bütün eşya bir tek zâta isnad edilse, vücub derecesinde sühulet ve kolaylık olduğunu; eşyanın icadı müteaddid esbablara isnad edilse, imtina' derecesinde bir suubet ve müşkilât olduğunu gayet güzel ve mukni' ve muhtasar bir surette beyanıyla iki nükte-i mühimme-i i'caziyeyi tefsir eder.

DÖRDÜNCÜ MEKTUB: 19

وَمَنْ يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ اُ۫وتِىَ خَيْرًا كَث۪يرًا

âyetinin bir sırrı,

Yükleniyor...