alışayım.
• Azami ihlas, sadakat, takva, iktisad, fedakarlık, sebat, dikkat, gayret lazım... Fiilen çalışmak lazım...
• Bana birisi düşman olsa, düşmanlık etse “Üstad, Risale-i Nur” dediği müddetçe ona, bana olan düşmanca muamelesiyle mukabele etmem. Çünkü nihayet onun o hali, banadır.
• Eskiden derdim, “25 yaşıma gelinceye kadar ne yaparsam odur.” Şimdi de; “100 yaşıma gelsem, yine cehd ve azmi elden bırakmayacağım...” diyorum.
• İsrail ülemasından Müslüman olanlarla beraber, eski adet ve hikayeleri de İslamiyete mal olduğu gibi, benim hallerim de Risale-i Nur dairesine geçiyor. (Kötü hallerin sirayetinden korunmalıyız)
• Üstad bir hadiseden dolayı “Nefsin seni aldatmış. Aklın taalluk etmiyor. Ruhunu feda etmişsin, nefsini feda etmiyorsun” dedi.
• Birimizin anama-babama, kardeşime bakacağım veya maddi istikbal endişesi gibi bir hisle (önce acip şekillerde Üstadımıza ihsas edip) sonra ufak bir yere gitmesi, bir varta halidir.
Halbuki, Üstadımız bizi bizden fazla düşünür, bilirdi. Ahvalimizle daima alakadar bir Üstadın rızası haricinde bir hal nasıl olabilir.
Ezber: Günde bir satır ezberlemek, bir dersi okuyunca hafızada tekrar etmek.
Bir paragraf kadar ezber hafızayı kuvvetlendirir. Bir sene sonra 7-8 defa okunan o bahis hemen hafızada kalır.
İmanlarımızı kurtarmak, ahiretimizi kurtarmak için okumalıyız.
Derste okuyan çocuk dahi olsa memnuniyetle dinlemek; çünkü konuşan Üstaddır, okunan Kur’an-ı Kerim’in tefsiridir.
• Yapılan bir hareketin ‘Risale-i Nur’da yeri nerededir?’ diye sorduğumuz sırada, ters cevap verildiğinde münakaşa etmeyip sükût etmeliyiz.
• Biz siyasete 4 senede bir defa... O da Üstadımızın Demokratlara rey atması gibi, seçimlerde reyimizi kullanarak bakarız.
• Mektepte muallimin tenkidine karşı -dersten sonra- muallimi değil, fikri cevaplayıp, tenkid etmeliyiz.
Kime Hatası Söylenir: Bir kimse, hatasını söyleyince “Allah Razı olsun, ben yanlış hareket etmişim” derse söylemek, nefsini avukat gibi müdafaa ederse birşey söylememek.
Faziletfuruşluk: Misafir olarak bir dershaneye gidince oradaki işleri görmek. (Süpürmek bulaşık yıkamak v.s. gibi...)
• Genç yaşta riyazet, ruhi bir hastalıktır.
Nazarları Okunan Bahse Çekmek: Önce kısa bahisler ezberlenmeli. Derste nazar-ı dikkatleri Risale-i Nur’a (sun’i olarak değil) Üstadımızın mevzu ile ilgili bir lahikasından veya konuya ait ferahlı, müjdeli bir hadise nakletmekle çekmeliyiz.
• Günlük hususi Risale-i Nur dersimizi bırakmamalıyız.
• Muhabbeti arttırıcı fiillerde bulunmalıyız.
• Zaman, mekan ve muhitin insan üzerinde tesiri azimdir.
• Devamlı bir muhitte kalmak gaflet verir.
Aldanmamak: Üstadımız son zamanlarında daima “ALDANMAYINIZ” diye ders verirdi.
• Akıl, kalp, dimağ, el, göz, dil gibi hassalar ne kadar çok bir şeyle meşgul olursa, o kadar istifade eder.
Sarıklı Genç (Genç Said): Üstadımızın Genç Said (Sarıklı Genç) tabiri; hizmeti devam ettiren, faal, hareketli olan herkes için geçerlidir. Fakat, kibir ve gururlanmamak lazımdır.
• Azami ihlas, sadakat, takva, iktisad, fedakarlık, sebat, dikkat, gayret lazım... Fiilen çalışmak lazım...
• Bana birisi düşman olsa, düşmanlık etse “Üstad, Risale-i Nur” dediği müddetçe ona, bana olan düşmanca muamelesiyle mukabele etmem. Çünkü nihayet onun o hali, banadır.
• Eskiden derdim, “25 yaşıma gelinceye kadar ne yaparsam odur.” Şimdi de; “100 yaşıma gelsem, yine cehd ve azmi elden bırakmayacağım...” diyorum.
• İsrail ülemasından Müslüman olanlarla beraber, eski adet ve hikayeleri de İslamiyete mal olduğu gibi, benim hallerim de Risale-i Nur dairesine geçiyor. (Kötü hallerin sirayetinden korunmalıyız)
• Üstad bir hadiseden dolayı “Nefsin seni aldatmış. Aklın taalluk etmiyor. Ruhunu feda etmişsin, nefsini feda etmiyorsun” dedi.
• Birimizin anama-babama, kardeşime bakacağım veya maddi istikbal endişesi gibi bir hisle (önce acip şekillerde Üstadımıza ihsas edip) sonra ufak bir yere gitmesi, bir varta halidir.
Halbuki, Üstadımız bizi bizden fazla düşünür, bilirdi. Ahvalimizle daima alakadar bir Üstadın rızası haricinde bir hal nasıl olabilir.
Ezber: Günde bir satır ezberlemek, bir dersi okuyunca hafızada tekrar etmek.
Bir paragraf kadar ezber hafızayı kuvvetlendirir. Bir sene sonra 7-8 defa okunan o bahis hemen hafızada kalır.
İmanlarımızı kurtarmak, ahiretimizi kurtarmak için okumalıyız.
Derste okuyan çocuk dahi olsa memnuniyetle dinlemek; çünkü konuşan Üstaddır, okunan Kur’an-ı Kerim’in tefsiridir.
• Yapılan bir hareketin ‘Risale-i Nur’da yeri nerededir?’ diye sorduğumuz sırada, ters cevap verildiğinde münakaşa etmeyip sükût etmeliyiz.
• Biz siyasete 4 senede bir defa... O da Üstadımızın Demokratlara rey atması gibi, seçimlerde reyimizi kullanarak bakarız.
• Mektepte muallimin tenkidine karşı -dersten sonra- muallimi değil, fikri cevaplayıp, tenkid etmeliyiz.
Kime Hatası Söylenir: Bir kimse, hatasını söyleyince “Allah Razı olsun, ben yanlış hareket etmişim” derse söylemek, nefsini avukat gibi müdafaa ederse birşey söylememek.
Faziletfuruşluk: Misafir olarak bir dershaneye gidince oradaki işleri görmek. (Süpürmek bulaşık yıkamak v.s. gibi...)
• Genç yaşta riyazet, ruhi bir hastalıktır.
Nazarları Okunan Bahse Çekmek: Önce kısa bahisler ezberlenmeli. Derste nazar-ı dikkatleri Risale-i Nur’a (sun’i olarak değil) Üstadımızın mevzu ile ilgili bir lahikasından veya konuya ait ferahlı, müjdeli bir hadise nakletmekle çekmeliyiz.
• Günlük hususi Risale-i Nur dersimizi bırakmamalıyız.
• Muhabbeti arttırıcı fiillerde bulunmalıyız.
• Zaman, mekan ve muhitin insan üzerinde tesiri azimdir.
• Devamlı bir muhitte kalmak gaflet verir.
Aldanmamak: Üstadımız son zamanlarında daima “ALDANMAYINIZ” diye ders verirdi.
• Akıl, kalp, dimağ, el, göz, dil gibi hassalar ne kadar çok bir şeyle meşgul olursa, o kadar istifade eder.
Sarıklı Genç (Genç Said): Üstadımızın Genç Said (Sarıklı Genç) tabiri; hizmeti devam ettiren, faal, hareketli olan herkes için geçerlidir. Fakat, kibir ve gururlanmamak lazımdır.
Yükleniyor...