diyor:
“Ne olacaksın?”
“Meb’us, Başvekil, Reis-i Cumhur,”
“Sonra:”
“Hiç.”
“İşte biz şimdi o mertebedeyiz.”
Lâ Râhete Azami Fedakarlık: Üstadımız, “Benden evvel mi, yoksa sonra mı ölmek istersin?” diye sordu. Üstadsız yaşayamam diye; “Evvel ölmek isterim Üstadım” dedim. Dedi ki: “Tembel! Kabre girip yatacaksın, rahatını düşünüyorsun. Kalacaksın, meşakkat çekeceksin, cenneti dahi düşünmeyeceksin.”
İştirak: Üstadımızın hizmetinde iken; birimiz leğeni, birimiz ibriği tutar, hepimiz bir şeyle iştirak ederdik.
Kendini Müdafaa: Üstad, bizim hatalarımızın birikmesini bekler, sonra dünyevi ufak mes’elelerde hiddet ederdi. Bizim nefsimizden itiraz daha gelirken “Avukat gibi kendini müdafaa ediyorsun” derdi.
Vartalardan İbret Almak: Birgün, Üstada arkamı dönüp pencerenin dışındaki yemeği alırken “Düşeceksin” dedi.
Yine birgün yeni iken, kısa kollu mintanla Üstadın yanındayım “Üşüyeceksin” dedi. Hava da sıcaktı. Anladım ki evvelkinde, üstadımıza arkamı dönmüştüm, ikinciside de, kısa kollu giymiştim.
Üstadımız böyle hataları doğrudan doğruya söylemezdi. Varta ve yanlışlıklar zamanında kendimiz ders almalıyız ki, aynı vartaya düşmeyelim. İbret almak lazım.
İstişare: Risale-i Nur’daki mes’elelerde olur, Risale-i Nur’da olmayan mes’eleler müşavere edilmez.
Teyakkuz, Aldanmamak, Basiret ve Feraset, Üstada Sadakat, Akıl Karıştırmamak: Üstadımızın, Risale-i Nur’un, esiriyim, kölesiyim. Kim ki üstadımın, Risale-i Nur’un talebesi olur, onunda kölesi ve esiriyim.
Üstad bir kardeşi, -anne ve babasına gitmek istediği zaman- onu Ankara’ya gönderiyor. O kardeşte, hüsn-ü zannı olan yaşlı bir ağabey’e söylüyor. O da, Üstadımızın sözünü te’vil etmiş. “Sen şimdi trene biner, Ankara istikametinde gider, sonra bir sonraki istasyondan memleketine gidersin” (Eliyazübillah) diyor.
O da onu dinleyip öyle yaptı. Eve varınca da, bir oyunla kendisini palangalarla bağlamışlar. Sonra bir evhama düştü, rahatsızlandı hem kendisi, hem evi perişan oldu...
Hazırlanmak: Derse gitmeden evvel hazırlanmak. Yani okuyacağın bahsi okumak ve kelimelerini çıkarıp öğrenmek.
Vartalardan Ders Alma: Bir hadise vuku bulduğunda (varta ve yanlışlık) şahıslar ve bizzat o şey üzerinde durmamalı, yoksa o hadiseden alınacak tecrübe ve ibret dersi alınmamış olur.
Şahsi Kusurlar Medar-ı Nazar Olmamalı: Üstadımız, “Ben sizin kusurlarınıza baksam, sizi bir saniye yanımda tutmam...” derdi.
Üstadın yanında ve hususi hizmetinde bulunmak çok zordur. Üstad hatamızı söylemezdi hizmete bakardı. Risale-i Nur’un hizmeti kolaydır.
Hizmette Atılmak, Ücrette Kaçmak: Üstad “sen ücret olunca koşarsın, hizmet olunca kaçarsın” diyordu.
“Şimdi iş var, sonra yaparım.” diye dersi kat’iyyen terk etmemeli.
Vakit kaybetmeden oku, hizmete çalış kardeşim... Mesleğimizde dünyevi meselelerde
“Ne olacaksın?”
“Meb’us, Başvekil, Reis-i Cumhur,”
“Sonra:”
“Hiç.”
“İşte biz şimdi o mertebedeyiz.”
Lâ Râhete Azami Fedakarlık: Üstadımız, “Benden evvel mi, yoksa sonra mı ölmek istersin?” diye sordu. Üstadsız yaşayamam diye; “Evvel ölmek isterim Üstadım” dedim. Dedi ki: “Tembel! Kabre girip yatacaksın, rahatını düşünüyorsun. Kalacaksın, meşakkat çekeceksin, cenneti dahi düşünmeyeceksin.”
İştirak: Üstadımızın hizmetinde iken; birimiz leğeni, birimiz ibriği tutar, hepimiz bir şeyle iştirak ederdik.
Kendini Müdafaa: Üstad, bizim hatalarımızın birikmesini bekler, sonra dünyevi ufak mes’elelerde hiddet ederdi. Bizim nefsimizden itiraz daha gelirken “Avukat gibi kendini müdafaa ediyorsun” derdi.
Vartalardan İbret Almak: Birgün, Üstada arkamı dönüp pencerenin dışındaki yemeği alırken “Düşeceksin” dedi.
Yine birgün yeni iken, kısa kollu mintanla Üstadın yanındayım “Üşüyeceksin” dedi. Hava da sıcaktı. Anladım ki evvelkinde, üstadımıza arkamı dönmüştüm, ikinciside de, kısa kollu giymiştim.
Üstadımız böyle hataları doğrudan doğruya söylemezdi. Varta ve yanlışlıklar zamanında kendimiz ders almalıyız ki, aynı vartaya düşmeyelim. İbret almak lazım.
İstişare: Risale-i Nur’daki mes’elelerde olur, Risale-i Nur’da olmayan mes’eleler müşavere edilmez.
Teyakkuz, Aldanmamak, Basiret ve Feraset, Üstada Sadakat, Akıl Karıştırmamak: Üstadımızın, Risale-i Nur’un, esiriyim, kölesiyim. Kim ki üstadımın, Risale-i Nur’un talebesi olur, onunda kölesi ve esiriyim.
Üstad bir kardeşi, -anne ve babasına gitmek istediği zaman- onu Ankara’ya gönderiyor. O kardeşte, hüsn-ü zannı olan yaşlı bir ağabey’e söylüyor. O da, Üstadımızın sözünü te’vil etmiş. “Sen şimdi trene biner, Ankara istikametinde gider, sonra bir sonraki istasyondan memleketine gidersin” (Eliyazübillah) diyor.
O da onu dinleyip öyle yaptı. Eve varınca da, bir oyunla kendisini palangalarla bağlamışlar. Sonra bir evhama düştü, rahatsızlandı hem kendisi, hem evi perişan oldu...
Hazırlanmak: Derse gitmeden evvel hazırlanmak. Yani okuyacağın bahsi okumak ve kelimelerini çıkarıp öğrenmek.
Vartalardan Ders Alma: Bir hadise vuku bulduğunda (varta ve yanlışlık) şahıslar ve bizzat o şey üzerinde durmamalı, yoksa o hadiseden alınacak tecrübe ve ibret dersi alınmamış olur.
Şahsi Kusurlar Medar-ı Nazar Olmamalı: Üstadımız, “Ben sizin kusurlarınıza baksam, sizi bir saniye yanımda tutmam...” derdi.
Üstadın yanında ve hususi hizmetinde bulunmak çok zordur. Üstad hatamızı söylemezdi hizmete bakardı. Risale-i Nur’un hizmeti kolaydır.
Hizmette Atılmak, Ücrette Kaçmak: Üstad “sen ücret olunca koşarsın, hizmet olunca kaçarsın” diyordu.
“Şimdi iş var, sonra yaparım.” diye dersi kat’iyyen terk etmemeli.
Vakit kaybetmeden oku, hizmete çalış kardeşim... Mesleğimizde dünyevi meselelerde
Yükleniyor...